Şayet 2000 yılında Uli Hoeness Daum için "kokain kullandı" iddasını ortaya atmasaydı Daum belkide bugün dünya futbol tarihinin önemli teknik adam figürlerinden biri olabilirdi. Evet. Şaka değil. Bildiğimiz Daum.
Kariyer çizgisini o sürece kadar sürekli yukarıda tutan Daum, Köln ve Stuttgart ile yerel bazda beklenenin üstünde başarı yakalarken ilk türkiye macerasında Beşiktaş'la ile şampiyonluk yaşamıştı. Hayalindeki göreve yani Almanya milli takım teknik adamlığına bu kadar yaklaşmışken ortaya çıkan bu skandal şüphesiz ki hayat yolunda onu başka bir noktaya itti. İşte bu noktada üç tarafı denizlerle çevrili, jeopolik bakımdan Avrupa'nın önemli merkezlerinden biri Türkiye devreye giriyor. Peki Daum'un dünya çapında üst düzey bir üne kavuşamamış olması onun Türkiye'deki etkilerini silebilir mi?Tabi ki hayır.
Christoph Daum için herşeyi söyleyebilirisiniz ama bu topraklarda bıraktığı izi inkar edemezsiniz. Bu ülkede kazandığı üç şampiyonluğu ve yanında ilaveten son maçlarda avucunun arasından kaçıp giden iki şampiyonluğu vardır. Toplamda bu ülkede 7 sezon teknik adamlık yaptığı düşünülecek olursa muazzam başarı. Ki bunun yanına Leverkusen'de ve Avusturya Wien'de yaşadığı şampiyonlukları ekleyin. Köln'de yaşadığı ikincilikleri saymıyorum bile.
Zaten ikinciliklerin adamıdır Daum. Köln'de yaşadığı ikincilikler bir yana ama Fenerbahçe'de iken son kertede kaybettiği iki şampiyonluk akıllara zarardır. Denizli'de kaybettiği şampiyonluk sonrası kovulmasının ardından bu ülkede çalışılması ve idare edilmesi en zor başkan olan Aziz Yıldırım'ın bile artık şampiyonluğun zorunlu hale geldiği 2009-2010 sezonunda tekrardan başvurduğu ilk isimdir Daum. Denizli travmasına rağmen. İşte bu geri dönüş bile onun bu ülke futbolunun sözlüğündeki anlamını açıklar: Daum bu topraklar için başarının kestirme yoldan adresidir.
Neydi peki onu bu ülke futbolu için her daim "acil durum butonu" yapan? Her yaz sezonu teknik adamlık koltuğu boş takımlarla adını yanyana yazdıran kudreti neydi?
Akıllı adamdır Daum. Hem de çok. İçinde bulunuduğu ortamı çok iyi gözlemleyen bir uzman. Bu topraklara geldiği vakit tecrübeleri sonrası bu ülke insanın ne istediğini, ondan neler beklendiğini çok çabuk kavradı. Bu özelliğini de teknik adam olarak bu ülkede baskının ve stresin en yoğun yaşandığı takımda yani Fenerbahçe'de perçinledi. Bana göre Daum bu ülke futbolunda basını çok iyi koordine eden, medyayı çok ustaca yönlendiren yegane yabancı teknik adamdır. Mustafa Denizli, Fatih Terim gibi bu işin uzmanları mevcuttur. Lakin bunu bir yabancının bu kadar iyi becerebilmesi bu ülkede pek alışıldık bir durum değildir.
Daum öyle bir adamdır ki dünya futbolunda yönteminin eskimeye başladığını anladığı anda kendini yenileyebilecek kadar da komplekssizdir. Yeni futbol düzeninde demodeleşmeyi başladığını anladığı anda soluğu İngilterede, Ferguson ve Ancelotti'nin yanında aldı. Yeni antrenman teknikleri, yeni bilimsel metotlar... Kaçırdığı ne varsa, zamanın gerisinde kaldığı ne kadar yenilik varsa öğrenmek içindi hepsi. Hâlâ işinin bitmediğini düşünüyor. Hâlâ birilerine bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyor.
Fourfourtwo'nun Nisan sayısındaki röportajında çalıştığı bütün takımlarda her şeyi en ince ayrıntısına kadar not edip klasörlediğini söyledi. Bunu muntazam bir düzen içinde yaptığına şüphe yok.Yaptığının ise delilikten farkı yok. Lakin Daum için bu sadece sistemli ve planlı bir çalışmadan başka birşey değil. Ona göre prensip meselesi bize göre çılgınlık. Daum için özetleyici bir tanım olsa gerek.
Christoph Daum...Üzerinde tonlarca tartışma döndürebileceğin bir isim. Teknik adamlık yöntemlerini, çalışma stilini, bazen can sıkıcı noktaya gelen pragmatistliğini beğenmeyebilirsin. Fakat kabul etmek gerek ki bu topraklara yolu düşmüş ilginç bir hikayedir Daum. Hem de çok. Çalışkanlığı, kendini sürekli yenileme arzusu, müthiş gözlem yeteneği, başardıkları veya başaramadıkları ile bu ülke için öenmli bir figür olmuştur. Yakın zamanda yolu tekrar buralara düşerse şaşırmamak lâzım. Yenilenmiş ve demlenmiş bir Daum bize yeni ve ilginç hikayeler sunabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder