Futbol...Bir tutku oyunu.Sizinle futbolun iç dinamiklerine dair herşeyi tartışabilirim.Belkii siz benim düşüncelerimi değiştirip ikna edebilirsiniz bazı konularda belkide ben sizin bazı düşüncelerinizi yeniden şekillendirebilirim.Ama futbol üzerine asla tartışmayacağım ve fikirlerimin katiyetle değimeyeceği tek olgudur tutku.Buna ister başarma tutkusu deyin,ister oyuna olan bağlılığın tutkusu.İsterse hayata karşı "bende varım" deme tutkusu.Adının hiçbir önemi yok aslında.Futbol sahalarında bu duyguyla bezenmiş ve bu duygu yoğunluğunu çok yüksek seviyelerde tutmuş her isim akıllara ve tarihe kazınacak işler başarmanında formülünü bulmuş demektir.Ki tarihin tozlu satırlarında hep bu adamların başarılarını bulursunuz.
İşte bu adamlardan biride Fatih Terim'dir.Abartmaya yada mütevaziliğe hiç gerek yok.Fatih Terim bugün sahip olduğu karakter bakımından dünya futbolunun ilgi cezbeden adamlarından biridir.Onun hikayesinin ana fikir bakımından Alex Ferguson'dan yada Mourinho'dan bir farkı yoktur.Temelde aynı tutku yoğunluğuyla bezenmiş,başarıyı süreklilik haline getirmiş insan topluluklarıdır bunlar.Başarısızlıklarını kendilerine mesele etmiş olan ve bunu ortadan kaldırmaya kendilerini adamış insanlar.Liderlik ve adam yönetme becerisinin bu meslek adına ne kadar önemli olduğunu gösteren isimler.O yüzden futbola dair ekseriyetle birşeylar öğrenmek istiyorsak taktik-teknik yada 4-4-2,4-3-3 dizilişleri değilde öncelikle bu adamların hayatını iyi irdelemek lazım.Yaşam felsefelerini iyi özümsemek lazım.
Fatih Terim için 1974 yılında başlayan hikaye bugün için hala devam ediyor.Hemde 39 sene önceki tutkuyla.Fatih Terim 1974 yılında "Fatih" olarak girdiği camianın kapısından bugün "imparator" lakabıyla tribünlerde can buluyor.1974 yılında "Adanalı" Fatih iken bugünlerde onu italyada "sinyor" Terim diye anıyorlar.Yerel olmaktan çıkıp uluslararası bir figüre ve karaktere dönüşmenin hikayesidir Fatih Terim.Ondaki tutku ve azmin getirisi bugün galatasaray tarihinin en önemli siması olarak karşımıza çıkmasını sağlıyor.Bunu ben değil sayısal rakamlar söylüyor.Galatasaray tarihinin 19 şampiyonluğunun 6'sında onun imzası var.Bu ülkenin gördüğü tek avrupa kupasıda cabası.
Neresinden bakarsak bakalım Fatih Terim bu topraklar için asla gri bir renk olamaz.Ya siyahtır ya beyaz.Ya seversin ya nefret eder.Kendi camiasının taraftarları ona taparken rakip taraftarların nefret etmesini başka türlü açıklayamazsın.Ama ne olursa olsun saygı düstürunu elden bırakmayacağın bir karakterdir Fatih Terim.Yaptıkları,yapacakları ve ortaya koyduğu hedefler bunu gerektirir.
Bugünlerde Alex Ferguson üzerine tonlarca yazı yazılıyor.Yada Mourinho'nun ustalığı dillerden dile dolaşıyor.Klopp'un oyuncular üzerindeki motivatörlüğü ülkemizde neredeyse tez konusu yapılacak.Peki ülkem insanın güzide kalemleri neden Fatih Terim üzerine bir iki kelam etmiyor?Kendi topraklarının Mourinho'su yada Ferguson'ı mahiyetinde olan birini içi boş klişelerle irdelemekten bıkmadık mı?"Egoist,kendi bildiğini okuyor,ders almam ders veririm diyen bir ego,tek bildiği gaz vermek" gibi miladını ve geçerliliğini çoktan yitirmiş kalıplar içinde bu adamı değerlendirmeye daha ne kadar devam edeceğiz?
Hiç şüphesiz 2-3 yıl hadi bilemedin 5 yıl içinde Fatih Terim aktif teknik adamlık kariyerini noktaladığı vakit ülke futbolunun en önemli figürü olacak.Biliyorumki o zamanda tartışılacak,küçümsenecek ve hatta başarısızlıkları hep başarılarının önünde tutalacak.Acaba Fatih Terim'i daha iyi anlayabilmek için Bilgin Gökberk'in şu sözünü anlamaya çalışarak mı başlasak?
"Milan'dan kovulmak için önce Milan'ın hocası olmak lazım".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder