9 Aralık 2014 Salı

CR7 Vs LM10


Kumaşı Para Eden Adam




       Hep bahsettiğimiz örnekler vardır avrupa futbolunda.Portolar,Dortmundlar,Atletico Madridler "adam olacak çocuk" sıfatındaki oyuncuları avrupa veya güney amerikanın kıyı köşelerinden getirirler ve bir kaç sene sonra bu ismi genç adamlar avrupanın altın çocukları olurlar.Üçe beşe alınan oyuncular bir kaç yıl sonra 20-30 katına avrupaya pazarlanırlar.Ve bizde bu haberleri gıpta ederek okuruz.Neden bizde bu tip transferler yapmıyoruz diye hep hayıflanırız.

       Nitekim ülke içi lig konjonktürü buna pek izin vermiyor.Sebebi basit:yabancı sınırlaması.Yani sana bu kural diyorki 8 yabancı oyuncu alabilirsin.Dolayısıyla sen de bu hakkını "olacak" olana değilde "olmuş" olanda kullanmak istersin.Oyuncuyu gelliştirmeye fırsat tanımayan bu sistemde kimse 17-18'lik yeni yetme yeteneklere para akıtmak istemez.İstese bile çabuk verim almak ve yarışmacı takımı ayakta tutmak adına genç oyuncu gelişimi ikinci planda kalır hep.Dolayısıyla Atletico Madrid'in 17 yaşındaki Aguero'ya verdiği 20 milyon avro civarı parayı ve cesareti bu topraklarda görmek mümkün değildir.

        Bu sebeplerden ötürü Bruma'nın galatasaraya transferi küçük çapta bir bakış açısı devrimidir bu ülke futbolu için.18 yaşında olup profesyonel maç kariyeri 12-13 maçlık Sporting kariyeri ile sınırlı olan bir futbolcu için 12 milyon avro gibi kulüp standardı için çok yüksek bir rakama transfer etmek o hep gıpta ettiğimiz kulüp politikalarından pek farklı bir yatırım değildi.Lakin ülke içi yabancı sınırı,aldığınız yabancı oyuncunun seviye takıma seviye atlattırması zorunluluğu ve ülke içi yerel ligin oyuncuyu eğitme bazındaki soru isaretleri sebebiyle riskli bir transferdi.Kaldıki düne kadar "yenilen kazık" gözüyle bakılan Bruma bugün kendisine inan ve üstüne düşen bir hoca fark yaratabilecek bir yetenek olduğunu gösterdi.



       İnsanların anlamadığı veya idrak edemediği şey ise verilen yüklü bonservisin Bruma'nın mevcut yeteneğine yada performasnına değilde potansiyel performansına olduğu.Yani kumaşına verilen paradır o 12 milyon avro.O kumaşı işlemek,yeteneği bir şekli sokmak ise galatasarayın ve teknik hayetinin işidir.o yetenek bir şekle sokulacakki bugün 12'ye aldığın adamdan hem çok iyi verim al hem de yüksek bonservisle satma imkanına sahip ol.


        Bugün Bruma final pozisyonlarında tercih hatası yapacak,bencil oynayacak,oyundan çabuk kopacak vefakat bunlar aşması içinde sürekli oynayacak.Oynayacakki karar verme becerisi gelişecek,savunma vizyonu gelişecek,bireysel becerileri cilalanacak ve zamanla oyun otomasyonunu oturtacak.Oyuncu ile doğru kurulacak bir ilişki ve iletişim ile karşılıklı alışveriş(öğretme-öğrenme) sayesinde olacaktır bütün bunlar.

       Hamza Hamzaoğlu'nun gelir gelmez Bruma'ya verdiği güven belliki karşı tarafta net bir karşılık bulmuş.Çok güvendiği ve inandığı belli Bruma'ya.Ve Bruma'nın da oynamaya ne kadar aç olduğu.Sonuçta sahada keyif veren bir stili olan Bruma'nın gelişimine şahit olmak bile takip edilesi bir durum.

7 Aralık 2014 Pazar

Sabotaj?




         İletişim bir teknik direktörün en olmazsa olmaz özelliklerindendir.Bunu gerek oyuncuları ile iletişim olarak görmek lazım gerek medyayla gereksede yönetimle.Bu üç parametre ile iletişim beceriniz ne kadar başarılı olursa sahada yaptırmak istediklerinizi gerçekleştirme konusnda başarılı olma olasılığınız artar.

       Bir teknik adam için bir diğer önemli parametrelerden biride motivasyondur.Gerek oyuncularınızı bir hedefe kilitleme motivasyonu olsun gerekse bazı oyuncularınızı farklı oyunlara motive etme başarısı olsun.

      Bir teknik adamın bu iki parametredeki eksikliği onun bir takımda başarılı olma şansını yok denecek kadar azaltır.Teknik-taktik bu parametrelerden sonra gelir.Çünkü özetle oyuncu kadronuza hakim olamadıktan sonra vereceğiniz taktiğin veya oynatacağınızın pyun planını pek bir önemi kalmıyor.En nihayetinde sahaya çıkıp bu taktiği-oyun planını uygulayacak olan bu oyuncu grubudur.Bu yüzdendirki çok iyi taktisyen diye lanse edilen Benitez'in başarı cv'si üç beş paragraftan ibarettir.Dünyadaki birçok muadilinde olduğu gibi.

    İşin özünde teknik adamlık denge meselesidir.İletişim-motivasyon beceriniz taktik-maç hazırlığı becerinizi dengelemelidirki başarı gelsin.

      Akhisar maçında yukarıdaki futbolcu topluluğunun iştahlı,arzulu ve enerjik oyununu görünce "sabotaj" deyip ezber konuşmak büyük haksızlık olur bence.En nihayetinde yukarıdaki kadrodaki birçok oyuncu Prandelli zamanında oynamamış olup sahada da farklı bir diziliş,farklı bir oyun anlayışı ile sahadayken bunu söylemek ezbere kaçmaktan başka bir şey değildir.

      Hamza Hamzaoğlu çok kötü bir onbir devralmadı.Genel olarak bakacak olursak yani 23 kişilik kadro bazında evet rakiplerine oranla zayıf bir takım galatasaray.Lakin ilk 11 bazında elinde bu ligin çok üstünde bir takım.Nitekim son 3 senedir bir iki değişiklik dışında oynayan şu kadro iki kez şampiyon oldu,iki kez şampiyonlar liginde tur atladı.Galatasarayın 12-13 kişilik kalite bir kadrosu var fakat gerisi resmen çöp.Bu sebeple bitik bir kadro değilde 12-13 kişilik çok iyi bir kadro devraldı Hamza Hamzaaoğlu.Ama bu kadronun mental ayarları çok bozulan bir kadroydu.Ve bu da ancak doğru bir iletişim ile düzeltilebilirdi.




       Misal Selçuk için şampiyonlar ligi seviyesi için yetersiz veya formsuz,kötü oynuyor diyebilirsiniz ama onun bu kadar kötü olan bir futbolcu olduğunu söylemek haliçten gazel okumaktır.Sonuçta bugün beş metre önündeki adama pas atmaktan çekinen adamın iki sene önce 35-40 metrelik milletin ağzının içine pas atan adamla alakası yok.Demekki bunu yapabilen adam bugün yanındaki adam pas vermekten korkar vaziyete gelmişse bu ancak motivasyonla,dağılmışlıkla açıklanabilir.Tribün tepkisi o kadar yerlere düşürmüşki Selçuk'u mental olarak resmen dipte bir oyun oynuyordu.Bugün ise Hamza Hamzaoğlu sonrası hem Eskişehir maçındaki oyunu hem de Akhisar maçındaki oyunu ile eski günlerinde esintiler sundu.Ben bunu aynı dili konuşabildiği,derdini meramını rahatça anlatabileceği bir ismin takımın başında olmasına bağlıyorum.Nitekim ona göre çizilmiş bir oyun planına.Selçuk'un kötü formunun temelinde yatanın yabancı teknik adam takımında başında olması değildir.Zira Terim'in son senesinde takımın başındayken başlayan bir düşüş bu.

       Düne kadar ise Prandelli bırakın Selçuk'la doğru iletişim kurmayı takıma bile tam hakim değildi.Zaten nasıl olsun ki?Sezon başından beri kadroda olmayan Sabri'nin affedilip iki gün sonra ilk on bir çıkması sonrası kim takım içi adaletli forma dağılımından bahsedebilir?Yada kim Prandelli'nin takıma çok hakim olduğunu düşünebilir?

       Hamza Hamzaoğlu geldiği en iyi olduğu noktalardan biri olan iletişim konusunda bu takıma yapacağı katkı bu senenin kurtarılabileceğini düşünüyordum.Nitekim Akhisar zamanı Güray,Bilal,Uğur Demirok,Mehmet Akyüz gibi kariyeri dibe vurmuş,son şansını kullanan birçok ismi tekrar futbol döndürmüş ve o karışımdan bir başarı çıkarmıştı.Bu da ancak oyuncularınızla sağlıklı bir iletişimden ve onları bir hedefe inandırmaktan geçer.

       Nitekim Selçuk'un bu hırsı,Burak'ın bu azmi,Emre Çolak'ın bu isteği yada Bruma'nın kendini adeta oyuna adaması ancak bununla açıklanabilir sabotaj ile değil.Nitekim haftaiçi iyi oynamış Bruma ve Emre'nin bugün yine ilk on bir çıkması bu oyunculara sahada iyi olanın oynayacağı mesajını veriyor.Bugün Telles'te kendisini bu takımın bir parçası olarak hissediyorsa yada Yasin'de iyi çalışırsa bu takımda varolacağını hissedebiliyorsa işte o 12-13 kişilik kaliteli oyuncu havuzuyla birlikte rekabet ve beraberinde takım kalitesi de yukarı çekilir.

       Hamza Hamzaoğlu bir haftada herşeyi değiştirmedi ama oyuncu diyalogları sayesinde bile kısa zamanda heyacanı yukarı çekmeyi başardı.Kupa maçında çıkardığı as takımla da takıma kazanma ritmiy kazandırmakla birlikte taraftara da heyacanlı futbol vaat ettiğini göstermekti.Nitekim başardıda.Bugün Akhisar maçında sabotaj safsatasından çok bir teknik adam için doğru iletişimin ne kadar büyük silah olduğunu gördük.

   

5 Aralık 2014 Cuma

Prandelli'nin Ardından



         Bundan 2 sene önce avrupa şampiyonasında izlerken dibim düşmüştü İtalya'ya.Prandelli hareket alanı çok kısıtlı bir kadrodan adeta bir sihir yaratmıştı.Finalde kaybetsede o gün kazanan Prandelli olmuştu.Nitekim Fiorentina kariyeri sonrası İtalya mucizesi onun teknik adamlıkta seviye atladığını gösteriyordu.

          Gelirken bu hissiyatlarla karşıladığım adamı "maalesef olmadı" diyerek anıyorum.Çünkü şartlar uyuşmadı,kimya tutmadı vs diyerek içi boş cümleler kurabiliriz lakin gerek yok.Sadece olmadı işte.

         Bugün burada Prandelli'nin gidişi için çok acayip bir hava yaratılıyor.Mevzuya her girişte "bi cacıktan anlamayan teknik adam" sıfatı tak diye yapıştırılıyor.Tıpkı geçmişteki muadilleri gibi.bugün birçok gazetede Prandelli sonrası oyuncuların "neşeli idmanından" dem vuruluyor.Veyahut oyuncuların sürekli video analiz yapmaktan bıktıkları konuşuluyor.Sorunun temelinde yatan cidden bu kadar basit olabilir mi?Yani Prandelli o kadar yeteneksiz bir teknik adam mıdır?

        Önce şuradan başlamak gerekir.Cidden çok başarısız bir galatasaray macerası geçirmiştir Prandelli.Galatasarayın başında 17 maça çıkmış lakin hiçbir maçta geleceğe dönük olumlu sinyal üreten futbolu bir türlü oturtamamıştır.Giderken bıraktığı liderliği bir kenara bırakırsak(vasat bir ligin vasat rakiplerine karşıdır çünkü) yaptığı birçok yersiz hamle ilede kendi ayağına sıkmıştır adeta.Maç sonu yanlış demeçleri ile basın ve taraftar ile kurduğu aşırı başarısız iletim yöntemini de hesaba katalım.Bu sebepledirki bugün Prandelli'yi başarısız diye nitelendirmek son derece doğru bir tespit olsada bu başarısız macera onu asla kötü bir teknik adam yapmayacaktır.

       Bana kalırsa yabancı bir ülkede çalışmamanın çok büyük dezavantajını yaşamıştır Prandelli.Üstelik türkiye kaotik ve şartların çok dinamik değiştiği bir ülkedeyseniz bu işiniz çok daha zorlaştırır.Dil probleminin de büyük etken olduğunu düşünüyorum.Kanaatimce iletişimin gerek medya gerek takım ayağında Prandelli'nin sadece italyanca bilmesi kadrodaki her isimle köprü yolla iletişime geçmesi onun takım üzerindeki hakimiyetini çok törpüledi.Bütün bunların başarısızlığın sebebi olarak sayılabilir fakat bugün gelinen noktanın tüm sorumluluğunu Prandelli'nin üzerine bırakılacağı analmına gelmiyor.

      Bugünlerde basın nezdinde ciddi bir karalama kampanyası var Prandelli'nin ardından.Topla çalışma yaptırmamasından tutunda aşırı video izlettirmesine kadar bir sürü haber dönüyor.Daha doğrusu döndürülüyor.Yani biz yine meselenin özünü kaybedip tüm problemin aşırı video analizlerine bağlıyorsak çok yanlış yerdeyiz demektir.Ortada bir başarısızlık vardır ve bu başarısızlıktan herkes üzerine düşen payı almadığı sürece  kısa vadeli hevesler ve başarılardan öteye gitmemeizin mümkünatı yok.Tıpkı son 10 yılda olduğu gibi.

     Bugün Hamza Hamzaoğlu takımın başında.Gelen haberler takımın topla daha fazla çalışma yaptığı ve yüzlerin güldüğü yönünde.Gereken kesimin kendi adlarına  özeleştiri yapmadığı sürece bu tür haberlerin nezdimde pek bir değeri yok.Çünkü sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmek adına  herkesin üzerine düşen değerlendirmeyi yapması şart.

Efsaneler Asla Ölmez!



        Haftaiçi premier lig mesaisinde Chelsea evinde Tottenham'ı silindir gibi geçti.Başrolde ise daha düne kadar bu topraklarda izleme şansına eriştiğimiz isim Drogba vardı.Costa'nın kart cezasında Mourinho'nun niye Drogba'yı evine döndürdüğünü de çok net gördük.Çünkü o da biliyorduki sezon içinde bazı maçlarda Drogba'ya çok ihtiyacı olacaktı.

        Kabul etmek gerekki 1.5 senelik Chelsea macerasında biz galatasaray taraftarı olarak onu ne kadar bizim efsanemiz olarak sahiplenmeye çalışssakta onun evi Stanford Bridge'di.Efsane olduğu yer orasıydı.Nitekim kendi ifadesiyle "evi" orasıydı.

        Kubbede hoş bir sedadır Drogba bu topraklarda.Gelip gelebilecek en şahane adamlardandı.Gelmesi güzel oldu.Sarı kırmızıyı giymesi daha da güzel...