29 Aralık 2012 Cumartesi

Panini #1


Panini çıkartmaları biriktirmek bir sanattır.Bir kültür birikimidir.Geleceğe yapılan bir yatırımdır.Çoluğa-çocuğa,toruna-torbaya bırakılacak en büyük mirasdır.Kısacası çocukluğunda-gençliğinde farketmeksizin Panini çıkartmaları biriktirmeyen bizden değildir arkadaş.Ben 2006 dünya kupası albümünü tam tamamlayamadım.Euro 2008'i tamamıyla bitirmenin gururunu yaşadım.Sonraki dönemlerde zorunlu olaraktan ara vermek durumunda kaldık.Şimdiki hedef 2014 dünya kupası.Beklemedeyiz...

Foto:Whoateallthepies.com

İstanbul Hatırası



Çok iyi olmuş belirtmek lazım.Karabaükspor bu sene İstanbul'un büyüklerini sallandırdılar adeta.İstanbul'da hem Galatasaray'a hem Fenerbahçe'ye 3 atarak galip gelmek büyük iş.Üstelik oyun ve pozisyon üstünlüğün her iki maçta da tamamıyla onlardaydı.Yönetimde bu maçları güzel bir fırsata çevirmiş.İyi düşünmüşler...

28 Aralık 2012 Cuma

Sessiz Sedasız...



Gelecek olana focuslanılan  şu günlerde Milan Baros'un sessiz vedası var bir köşede.

2008-2009 sezonunda geldi.Geldiği sene kariyer rekorunu egale ederek 20 golle gol kralı oldu.Lincoln'le kurduğu ortaklık çok iyiydi.O sene 20 golun yanı sıra toplamda gördüğü 15 sarı kart gol krallığının yanında pek sorun edilmedi.

Sonraki dönemlerde sakatlıklar,yerli yersiz cezalar derken kayıp dönemler olarak kayıtlara geçti.Baros'u severim.Lakin geçen sezon Antalyaspor maçında gördüğü kırmızı kart sonunda Baros'la olan ilişkimde arama mesafe koydum.Gördüğü gereksiz her karta bir şekilde kulp takıp savunmuştuk halbuki biz onu.Hırsında görüyor dedik,sahada oynanan oyuna isyanından dedik.Fakat Antalyaspor maçında yenik durumda oyuna girip,5-10 dakika sonra hakeme küfür ederek oyunda atılışının benim gözümde izahı yoktu.Kaldıki Fatih Terim'in gözünde de izahı olmadığını bu sezon 1 dakika bile forma şansı bulamamasından anlaşılıyor.

Benim nezdimde iyi hatırlanacak bir adamdır Baros.Oynadığı her dönem skor yapmış,verim vermiş bir adamdır.En çok sevindiğim nokta ise bu takımdan bir şampiyonluk görerek ayrılmasıdır.Yeni adresi  neresi olacak merakla bekliyoruz.Acep yolu nerelere düşecek?Para odaklı katar sermayesine mi yoksa bende hala iş var deyip avrupada mı kalacak?

27 Aralık 2012 Perşembe

Eski Biz Biz Değiliz Artık



Sabah kalktık yataktan.Akşama Braga maçı var.Heyacan durumu ne ilginçtirki stabil.6 sene sonra şampiyonlar ligindesin.Akşama kader maçın var.Alırsan ikinci tura çıkıyorsun.2 sene önce şampiyonlar ligi müziğinin hayalini kurarken bugün ikinci turun hayalini kuruyorsun.Muazzam birşey.Ama işte dedik ya heyacan durumu bütün bunlara rağmen stabil.

Misal ben 3 sene önce Samiyen'deki Hamburg maçı öncesinde bir hafta yerimde duramamıştım.Tüm vücut hücrelerimle o maçı maçtan önce yaşadım.Yıkımıda çok ağır olmuştu o ayrı mesele.

Maç saati yaklaşıyor.Gittik her zamanki kahvemize.Maçtan 1 saat öncesi her yer tıklım tıklım.İyi kötü arkalarda bir yere iliştik.Bizde yine tık yok.O an için Braga maçının hissettirdikleri ile Akhisar maçının hissettirdikleri hemen hemen aynı.Sakinim.Düdüğün çalıp,maçın başlamasını bekliyorum.Birde Burak'tan gol bekliyorum.Hem Braga'ya hemde antiBurakçılara.

Neyse maç başlıyor.Bizde de ufak ufak iç kıpırtısı.Duamızı yaptık,Bismillah çektik girdik maça.Çok kötüyüz ilk dakikalar.Braga ununu eleyip eleğini asmış ama belliki o rahatlık olumlu yönde etki yapmış.Sahanın her alanında basıyorlar.İki pas yapmakta zorlanıyoruz.Belli gol gelecek.Derken geldide zaten.Durumlar kötü.Takım çok kötü oynuyor.Birde Cluj'un gol haberi...Sıkıntı büyük.Skor çevirilmiyecek bir skor değil ama sahada oynanan oyun bunu hiç mi hiç vaat etmiyor.

Devre arasında millet sigaraya sarılıyor,bizde çaya.Naparsın bizimde bağımlılığımız çay.Hamit'in kulakları yine alışıla geldik biçimde çok çınlıyor.Burak'ın kazmalığı diğer gündem maddesi.Şimdi düşünüyorumda devre arasında bunları söyleyen adamların Hamit'in asistinden sonra ''Aslanım Hamit!'' demesi,Burak'ın golünden sonra ona ''Kral'' lakabını uygun görmesi tıpkı benim gibi galatasaray taraftarı olduğunu düşündürterek çok can sıkıcı geldi.

İkinci yarıya başlıyoruz önce Burak atıyor.Tam zamanında hemde.İki dakika geç gelse gol belki maç dönmeyecek.Ardından sürpriz ata oynayan kazandı misali birde Aydın'dan geliyor gol.İlk yarı iki pas yapamayan takım ikinci yarı iki pozisyonda maçı alıyor.Aydın golü atıyor,herkes kendini kaybetmiş.Bende heyacan yine stabil.Ayağa kalkıp alkışlıyorum sadece.Lan bildiğin ağlamaklı oluyorum.Bağırmaktan çok gurur duyuyorum o an.Mezuniyet gecesinde oğlunu gururla ayakta alkışlayan baba misali.Hayatımda gurur duygusunu bu kadar yoğun hissetmemişimdir galiba.

Maç bitiyor.Eskiden olsam okulu iple çekerdim(liseliyi ya o zamanlar).Sabah akşam bu maçın muhabbetini yapmak isterdim.Sokağa çıkıp avazım çıktığı kadar bağırmak isterdim.Konvoya katılmak isterdim.Fenerli arkadaşlara var gücümle caka satmak isterdim.Bu galibiyeti tüm dünyaya haykırmak isterdim.O gün ise içimde tarifi olmayan bir gurur edasıyla yurda gittim.Etrafımdakilerin maç muhabbetinden usta çalımlarla sıyrılıp maçı tekrarar tekrar düşündüm.Suratta acayip bir tebessüm var.Mutluluktan olsa gerek.

Ve böyle maç sonucunun sonunda bu yaşadıklarım beni taraftarlığımı sorgulamama sebep oldu.Fakat bugün olduğum taraftar profili eskiye nazaran daha yoğun.Bugün daha çok yaşıyoruz galatasarayı,onunla çok daha fazla zaman geçiriyoruz.Bugün daha bilinçliyiz.Eskiden kaybettiğimiz maçı hakeme yıkarken bugün sadece kendi takımımıza odaklanıyoruz.Eskiden ezeli rakibin kaybettiği avrupa kupası maçına sevinirken bugün onların aldığı mağlubiyete moral bozuyoruz.Eskiden sadece galatasarayı severken bugün futbolu da seviyoruz.Ve sonra anlıyorsunki biz değiştikçe hayata bakışımız değişiyor.Hayata bakışımız değiştikçede futbola bakışımız.Bugün futbolla yatıp futbolla kalkan kesimin çok büyük bir kısmı değişmemiş,kendisini geliştirememiş bir kısımdan oluşuyor.Dar kalıplara sıkışmış bir futbol kafası.Hakeza bir hayat bakışı.Sığ ve boş.

Ve düşündümki eski ben ben değilim artık.Ve olması gerekende bu aslında.Hayat gelişimini devam ettirdikçe insanoğlu da onun arkasında kalmamalı.Hayatın küçük bir hobisi olan futbola bile bunu uygulayamayan adamın vay haline o zaman.

25 Aralık 2012 Salı

Dünyanın En Güzel Üç Şeyi...



Güneş-çay-müzik.Bugün katiyetle kanaat getirdiğim bir önermedir.İçi ısıtan,huzura erdiren çok güzel bir aktivitedir.Güneş öyle yakıcı olmayacak.Sıcaklık ayırdımında kantarın topuzu az biraz soğuğa kaymalıdır.Kaymalıdırki güneş bedeninizi ısıtırken çayda ruhunuzu ısıtmaya eşlik edebilsin.Bugün tamda benzeri bir havayı yakaladık.Arka fonda da bu iyi gitti.Kendimizi bir nebze olsun şarj edebildik.İyi oldu,güzel oldu.

Nando


Bir Ömürlük İmza



1973'te atılan bir imza.Zamanın modası;dağınık,uzun saçlar.Devir kısa şort devri.Konuşulan rakamlar şimdikine kıyasla komik.Fatih Terim'in sağında kadraja ucundan girmiş bir efsane:Metin Oktay.1973'te girilen kapıdan 2012'de hala çıkılmamış.Belli yapacakları 11 yıllık futbolculuk kariyerine sığmamış.Galatasarayın kapısından Fatih olarak girmiş İmparator olarak yoluna devam ediyor.

Velhasılı kelam tarih kokan güzel bir foto.Bugün twitterda dolanırken denk geldi.Terim'in sağındaki Metin Oktay'da fotoğrafın değerine değer katmış.Geçmişin geleceğe nasıl  şekil verdiğini anlatan  güzel bir kare.

Memleket Takımı



Doğma,büyüme derler ya ha o hesap işte bizimkide.Antalya'da doğduk,orda büyüdük şu an başka yerde gelişmekteyiz.Antalyaspor'da memleket takımı kontenjanından radarımıza giriyor.Lakin benim tuttuğum takım tektir arkadaş.Öyle memleket takımı falan tanımam.Sonuç itibari ile bizim hayallerimize çocukken başka renkler yön veriyordu.Kaldıki şu seneye kadarda Antalyaspor bana çok soğuk gelirdi.Ruhsuz gelirdi.Eminim birçok kişiye geldiği gibi.

Mehmet Özdilek geldiği günden şu seneye kadar ligin ne kadar kallavi kaşar topçusu varsa onlara sarılarak ligde kalmayı hedef belledi.Bu hedefinde de yer yer direkten dönsede başarılı oldu.Lig standartlarına göre 5 senedir bir anadolu takımını çalıştırıyor olmak başlı başına bir başarı.Mehmet Özdilek önce bunu başardı.Sonrada sezon başı ligde kalma hedefinden çıkıp çıtayı bir tık yukarı çekmek istedi.Kallavi kaşar kadroyu da kendi istediği gibi bir güzel revize etti.Sonuçtada ortaya liderle arasında bir maçı eksik olmasına rağmen 3 puan farkla bitirdi ilk yarıyı.

Mehmet Özdilek için sınanacağı bir seneydi bu sene.Standartlarında gezinen bir teknik adam mı yoksa standartların üzerindeki beklentileri karşılayabilecek bir teknik adam mı sorusuna cevabı bu seneki performansı verecek.Kendi kurduğu kadroyla neler yapabileceğini,düşmemek için değilde tepeye çıkmak için oynabileceğini ispatlayacaktı bu sezon.Şimdiye kadar işler çok yolunda gidiyor.Özdilek'in keyfi gıcır yani şu aralar.

Ama kabul edelimki Antalya bir futbol şehri değil.Taraftar altyapısı bana göre zayıf.Mardan Stadı zaten az olan bağı iyice koparmıştı.Akdeniz Üniversitesi'ne taşınan stad ise giden birçok kişiyi memnun etmiyor.Yeni yapılan stadın durumuna bakmak lazım.Lakin bölgesel avantajla Antalyaspor yabancı anlamında çok önemli bir silaha sahip.Bugün belki Trabzon'a gitmeyecek adamı bile çekebilecek bir şehir.Bunu iyi kullanmaları gerekir.

Birde şu taraftar altyapı meselesi var.Misal ben bugün Eskişehir'de veya Bursa'da yaşıyor olsam çok yüksek ihtimal çoçukluğum ya Çengel Fethi'nin hikayeleri ile geçecekti yada Mususi'nin timsah yürüyüşü ile.Amam Dolayısıylada ufaktan bir taraftar olarak büyürüm.Bugün Antalya'da yetişen bir çocuğun şehir takımı kültürüne alışması için güzel şeyler mavcut.Kadıköy'deki Fener maçı için bile bu renklere gönül verilerek büyünür.Kıssadan hisse çocukken hayallere ne kadar yön verebilirseniz o kadar taraftar kitlesi çekerseniz.Bizim zamanımızda hayallerimize başka renkler yön veriyordu.Yinede memleket takımının başarıları ufaktan yüzümüzü güldürmüyorda değil hani.

22 Aralık 2012 Cumartesi

Bir Zamanlar Milan


Foto:Fourfourtwo.com'dan 

Yükü Ağır



Yaptığı gerçekten büyük iş Arda'nın.İspanya'da,Madrid'de kendini bu şekilde kabul ettirebilmek,sözü dinlenen biri olmak.oralara bu denli adapte olabilmek...Gerçekten büyük iş.Avrupaya çok oyuncu gönderdik ama oralarda iz bırakan,arkasından olumlu sözlerle bahsedilen oyuncu sayısı 2-3'ü geçmez.Nihat'tan,Tugay'dan,az birazda ucundan Emre'den başka isim gelmez aklımıza.

Ve ben hep derimki avrupaya giden her türk futbolcusunun sorumlulukları vardır.Hemde çok büyük.Türk oyuncuların avrupadaki piyasası açısından,güveninirliği açısından orada iyi performanslara,kubbede hoş bir seda bırakmalara ihtiyacımız var.Bugün sıradan bir Brezilyalı oyuncunun çok iyi bir Belaruslu oyuncuya tercihin altında yatan ana sebep budur.Reputation.Senden öncekilerin yaptıklarıdır sana biçilen etiket.Sen ne kadar iyi olursan arkandakileri de bu kapıyı sonuna kadar açarsın.

Bu yüzdendirki yükü ağırdır Arda'nın.Ve hatta Emre'nin.Tıpkı Mehmet Topal'ın zamanında yükünün ağır olduğu gibi.Mesele Türkü,bayrağı yada ülkeyi temsil ediyor meselesi değildir.Mesele kültürü,birikimi,vizyonu temsil etme meselesidir.Bu belki ağır bir sorumluluktur ama yinede ben bunu beklerim yurt dışında oynayan oyuncudan.Taki ne zaman herhangi bir Türk oyuncusu  çok iyi bir Norveçliye tercih edilecek noktaya geldiği vakit tamamdır işte.Bu ağır yükte kalkar o zaman.

Seversin,sevmezsin,giyimini kuşamını çok itici bulursun,saç şeklini dalga konusu yaparsın yada her şartta galatasaraylılığını sorgularsın.Orası senin bileceğin iştir.Lakin bugün Arda'nın Atletico Madrid'deki performansı alkışı,hiç olmazsa ucundan saygıyı hak ediyor.Geriye kalanları her türlü tartışırız o ayrı mesele.


20 Aralık 2012 Perşembe

Seksi Eşleşmeler



Ne alaka demeyin.Eşleşmeleri an itibari ile gördüm ve aklıma direkt bu başlık geldi.Özellikle Arsenal-Bayern Münich,Real Madrid-Manu ve Shaktar-Dortmund eşleşmeleri sanki daha bi seksi duruyor.Yeni yılın Şubat-Mart ayları çok güzel geçecek belli.

18 Aralık 2012 Salı

The Hobbit: An Unexpected Journey



Sağdan soldan aldık gazı dolasıyla çok büyük beklentilerle gittik The Hobbit: An Unexpected Journey'e.Peter Jackson'ın o unutulmaz Yüzüklerin Efendisi üçlemesindeki Yüzüklerin Kardeşliği'nin tadı yıllar geçsede hala damağımızda kalmış. Orta Dünya'nın kasvetini her filmde arar olmuşuz.Ayrık Vadi'nin o ihtişamını hiçbir görsel yapıtta bulamamışız.Shire'ın o muhteşem sadeliğine hasret kalmışız.Goblin'i olsun,Org'u olsun,ve hatta ulan bildiğin ibne Saruman'ı bile özlemiş bu gözler.Bu şevkle,özlemle müthiş bir heyacan fırtınası içinde gittik filme.Sonuç ne diye sorarsınız bu kadar beklentinin karşısında tatmin olmadığımı üzülerek söylemek zorundayım.

Sonuç itibari ile J. R. Tolkien'in Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi'ne dair hiçbir kitabını okumamış biri olarak öyle beylik laflarla Peter Jackson abimizin yarattığı bir eseri eleştirmek haddimize değil.Sonuçta o dünyayı kitapta yaşamış,okumuş,orta dünya ile içli dışlı olmadık.Bundan dolayı Hobbit severler bu kitapla bu dünyaya yelken açtılar.Herşeyi orda görüp ardından beyaz perdede görselleştirdiler.Bu sebeple biz sadece ''beklentimin altında'' kaldı der çekilirim.Nedenini soranlarada ''Yüzüklerin Efendisi'nin yükselttiği çıtanın kurbanı olmuş'' diyerekten sığ bir yorum yaparım.Hepsi bu kadar.

Lakin filmi izledikten sonraki tepkilere bakınca çok beğenilidğini söylemek lazım.Orta Dünya'nın kadim dostları kitapla arasında oluşan uyuşmazlıklara rağmen geçer not vermiş.Bizde buradan yola çıkarak J. R. Tolkien'in kitaplarını hatim etme kararı aldık.O dünyayı sindererek yaşayıp,tekrar filmleri gözden geçirmekte fayda var.

Peter Jackson Hobbit'i üçleme halinde çekeceğini açıkladı.Lakin film o kadar acayip bir yerde bittiki kalan kısımdan nasıl 3'er saatlik 2 bölüm daha çekecek merakla beklemedeyiz.Bu da onun kurnazlığı olsa gerek.Şimdiden tüm gözlerserinin ikinci filminde.

Herşeye rağmen şunu çok rahatlıkla söyleyebilirimki yılların özlemini dindirmek adına bile gidilesi görülesidir.Ve şunuda belirtmekte fayda varki cücelerin söylediği Lonely Mountain çok dinlenesidir.

16 Aralık 2012 Pazar

Profesyonalizm


Bundan iki sene önce Hagi Rijkard'ın yerine geldiğinde devre arasında ilk iş Necati'yi istemek oldu.Lakin tıpkı geçen sezon devre arasında olduğu gibi büyük bir homurdanma baş gösterdi.Bir grup elitist galatasaray taraftarı zati bu adamı hiçbir zaman bu formaya yakıştıramamıştı.O oldu bu oldu derken Necati o dönem transfer edilemedi.Ve bana göre Hagi o dönem Necati'yi  alsaydı topladığı puanların en az 10 puan fazlasını alırdı.

Gelelim geçen sezona.Devre arası çok spektüler isimler döndü durdu.Transferin son günlerine doğru Terim belki zaruriyetten belkide kurnazlıktan Necati'de karar kıldı.Dönem şartları itibari ile de çok doğru bir hamleydi.Nitekim o hamle galatasarayın şampiyonluğunda kilit hamlelerden biri oldu.Buna rağmen onu hala galatasaraya yakıştıramayanlar oldu.Tıpkı zamanında Şenol Güneş'i milli takıma yakıştıramayanlar gibi.Yada şu an Burak'ı galatasaraya yakıştıramayanlar gibi.

Sezon başı kendi isteğiyle Eskişehir'e gitti.Giderken bu kadar takımda eksikliği hissedileceğini hiç tahmin etmiyordum.Gittiği yerde çok iyi işler yapacağını biliyordum yalnız.Tıpkı şimdi Eskişehir'de yaptığı gibi.Galatasaray 18'indeki eksikliğini orada gösterdiği performansla bam bam yüzümüze vuruyor.

Velhasılı kelam bugün Fenerbahçe maçı var.Geçen sene TT Arena'daki maç gibi aman aman bir inancım yok.Takımda performansına güvenebileceğin istikrarlı adam sayısı çok az.İşte böyle bir ortamda Necati'nin bir şekilde 18'de olmasını çok isterdim.Belkide bugün için en büyük silahımız,en büyük güvencemiz o olabilirdi..

İhtiyar Delikanlı


Yaş 34.Lig İtalya.16 maç 10 gol.Golü,asisti geçtim oyuna katkısı attığı gollerden daha büyük önem arz ediyor takımı adına.Miroslav Klose hızını almış,ufaktan Juventus'un şampiyonluk yolunda yakasına yapışmaya hazırlanan İnter'i yıkan adam oldu bu gece.Geçen sezon 27 maçta 13 gol atmıştı.Bu sezon şimdiden 10 gole ulaştı.Bu gollerin daha devamı gelirde bu adamın sürekli kendini geliştirmesinin sonu gelir mi ondan pek emin değilim.

15 Aralık 2012 Cumartesi

10 Numaralar Ölmedi



Son zamanlarda çok sık telafuz edilen laflardan biridir artık futbolda eski tarz ''10 numaraların'' yerinin kalmadığı.Bugünün futbolunda sahada olan her oyuncu her hattıyla tam donanımlı olmalıdır derler.Kısmen katılmaktayım.Lakin bugün siz gerek fiziksel açıdan gerekse mental açıdan ne kadar donanımlı olursanız olun işin özünde saf yetenek yatar.Hatta bir diğer yandan ne kadar yetenekli olursanız olun bu yeteneği mental ve fiziksel etmenlerle güçlendirmezseniz yeteneğinde çok büyük bir önemi kalmıyor.Yani aslında olayı sayısal olarak değerlendirmekten ziyade bu açıdan bakmak benim adıma daha makul.

10 numara mevzusunda ise fourfourtwo'nun aralık sayısına röportaj veren Hagi'nin  daha farklı görüşleri var.Hagi'ye göre 10 numaralar ölmedi aksine şu dönemde bu tip oyunculara daha çok ihtiyaç var diyor.Sebebini de şöyle açıklıyor:''Bir takımı 70 metreye kadar iyi pas yaparak oynatabilirsin ama son 30 metrede özel bir oyuncu olması gerekir.Tüm şablonları yırtan,yok eden,yaratıcı;aklıyla tekniğiyle fark yaratan biri olmalı.30 metrede zaman ve alan darlığı var.Bu nedenle iyi bir 9 ve 10 numaraya her zaman ihtiyaç vardır.''

Hagi gibi yılların 10 numarası böyle bir tespit yapmışsa boynumuz kıldan incedir.Kaldıki yaklaşımı bugünün futbolu için çok doğru.Bakınız Messi,Mesut,Götze,...Bir bakıma postmodern 10 numaralar yani.