29 Aralık 2012 Cumartesi

Panini #1


Panini çıkartmaları biriktirmek bir sanattır.Bir kültür birikimidir.Geleceğe yapılan bir yatırımdır.Çoluğa-çocuğa,toruna-torbaya bırakılacak en büyük mirasdır.Kısacası çocukluğunda-gençliğinde farketmeksizin Panini çıkartmaları biriktirmeyen bizden değildir arkadaş.Ben 2006 dünya kupası albümünü tam tamamlayamadım.Euro 2008'i tamamıyla bitirmenin gururunu yaşadım.Sonraki dönemlerde zorunlu olaraktan ara vermek durumunda kaldık.Şimdiki hedef 2014 dünya kupası.Beklemedeyiz...

Foto:Whoateallthepies.com

İstanbul Hatırası



Çok iyi olmuş belirtmek lazım.Karabaükspor bu sene İstanbul'un büyüklerini sallandırdılar adeta.İstanbul'da hem Galatasaray'a hem Fenerbahçe'ye 3 atarak galip gelmek büyük iş.Üstelik oyun ve pozisyon üstünlüğün her iki maçta da tamamıyla onlardaydı.Yönetimde bu maçları güzel bir fırsata çevirmiş.İyi düşünmüşler...

28 Aralık 2012 Cuma

Sessiz Sedasız...



Gelecek olana focuslanılan  şu günlerde Milan Baros'un sessiz vedası var bir köşede.

2008-2009 sezonunda geldi.Geldiği sene kariyer rekorunu egale ederek 20 golle gol kralı oldu.Lincoln'le kurduğu ortaklık çok iyiydi.O sene 20 golun yanı sıra toplamda gördüğü 15 sarı kart gol krallığının yanında pek sorun edilmedi.

Sonraki dönemlerde sakatlıklar,yerli yersiz cezalar derken kayıp dönemler olarak kayıtlara geçti.Baros'u severim.Lakin geçen sezon Antalyaspor maçında gördüğü kırmızı kart sonunda Baros'la olan ilişkimde arama mesafe koydum.Gördüğü gereksiz her karta bir şekilde kulp takıp savunmuştuk halbuki biz onu.Hırsında görüyor dedik,sahada oynanan oyuna isyanından dedik.Fakat Antalyaspor maçında yenik durumda oyuna girip,5-10 dakika sonra hakeme küfür ederek oyunda atılışının benim gözümde izahı yoktu.Kaldıki Fatih Terim'in gözünde de izahı olmadığını bu sezon 1 dakika bile forma şansı bulamamasından anlaşılıyor.

Benim nezdimde iyi hatırlanacak bir adamdır Baros.Oynadığı her dönem skor yapmış,verim vermiş bir adamdır.En çok sevindiğim nokta ise bu takımdan bir şampiyonluk görerek ayrılmasıdır.Yeni adresi  neresi olacak merakla bekliyoruz.Acep yolu nerelere düşecek?Para odaklı katar sermayesine mi yoksa bende hala iş var deyip avrupada mı kalacak?

27 Aralık 2012 Perşembe

Eski Biz Biz Değiliz Artık



Sabah kalktık yataktan.Akşama Braga maçı var.Heyacan durumu ne ilginçtirki stabil.6 sene sonra şampiyonlar ligindesin.Akşama kader maçın var.Alırsan ikinci tura çıkıyorsun.2 sene önce şampiyonlar ligi müziğinin hayalini kurarken bugün ikinci turun hayalini kuruyorsun.Muazzam birşey.Ama işte dedik ya heyacan durumu bütün bunlara rağmen stabil.

Misal ben 3 sene önce Samiyen'deki Hamburg maçı öncesinde bir hafta yerimde duramamıştım.Tüm vücut hücrelerimle o maçı maçtan önce yaşadım.Yıkımıda çok ağır olmuştu o ayrı mesele.

Maç saati yaklaşıyor.Gittik her zamanki kahvemize.Maçtan 1 saat öncesi her yer tıklım tıklım.İyi kötü arkalarda bir yere iliştik.Bizde yine tık yok.O an için Braga maçının hissettirdikleri ile Akhisar maçının hissettirdikleri hemen hemen aynı.Sakinim.Düdüğün çalıp,maçın başlamasını bekliyorum.Birde Burak'tan gol bekliyorum.Hem Braga'ya hemde antiBurakçılara.

Neyse maç başlıyor.Bizde de ufak ufak iç kıpırtısı.Duamızı yaptık,Bismillah çektik girdik maça.Çok kötüyüz ilk dakikalar.Braga ununu eleyip eleğini asmış ama belliki o rahatlık olumlu yönde etki yapmış.Sahanın her alanında basıyorlar.İki pas yapmakta zorlanıyoruz.Belli gol gelecek.Derken geldide zaten.Durumlar kötü.Takım çok kötü oynuyor.Birde Cluj'un gol haberi...Sıkıntı büyük.Skor çevirilmiyecek bir skor değil ama sahada oynanan oyun bunu hiç mi hiç vaat etmiyor.

Devre arasında millet sigaraya sarılıyor,bizde çaya.Naparsın bizimde bağımlılığımız çay.Hamit'in kulakları yine alışıla geldik biçimde çok çınlıyor.Burak'ın kazmalığı diğer gündem maddesi.Şimdi düşünüyorumda devre arasında bunları söyleyen adamların Hamit'in asistinden sonra ''Aslanım Hamit!'' demesi,Burak'ın golünden sonra ona ''Kral'' lakabını uygun görmesi tıpkı benim gibi galatasaray taraftarı olduğunu düşündürterek çok can sıkıcı geldi.

İkinci yarıya başlıyoruz önce Burak atıyor.Tam zamanında hemde.İki dakika geç gelse gol belki maç dönmeyecek.Ardından sürpriz ata oynayan kazandı misali birde Aydın'dan geliyor gol.İlk yarı iki pas yapamayan takım ikinci yarı iki pozisyonda maçı alıyor.Aydın golü atıyor,herkes kendini kaybetmiş.Bende heyacan yine stabil.Ayağa kalkıp alkışlıyorum sadece.Lan bildiğin ağlamaklı oluyorum.Bağırmaktan çok gurur duyuyorum o an.Mezuniyet gecesinde oğlunu gururla ayakta alkışlayan baba misali.Hayatımda gurur duygusunu bu kadar yoğun hissetmemişimdir galiba.

Maç bitiyor.Eskiden olsam okulu iple çekerdim(liseliyi ya o zamanlar).Sabah akşam bu maçın muhabbetini yapmak isterdim.Sokağa çıkıp avazım çıktığı kadar bağırmak isterdim.Konvoya katılmak isterdim.Fenerli arkadaşlara var gücümle caka satmak isterdim.Bu galibiyeti tüm dünyaya haykırmak isterdim.O gün ise içimde tarifi olmayan bir gurur edasıyla yurda gittim.Etrafımdakilerin maç muhabbetinden usta çalımlarla sıyrılıp maçı tekrarar tekrar düşündüm.Suratta acayip bir tebessüm var.Mutluluktan olsa gerek.

Ve böyle maç sonucunun sonunda bu yaşadıklarım beni taraftarlığımı sorgulamama sebep oldu.Fakat bugün olduğum taraftar profili eskiye nazaran daha yoğun.Bugün daha çok yaşıyoruz galatasarayı,onunla çok daha fazla zaman geçiriyoruz.Bugün daha bilinçliyiz.Eskiden kaybettiğimiz maçı hakeme yıkarken bugün sadece kendi takımımıza odaklanıyoruz.Eskiden ezeli rakibin kaybettiği avrupa kupası maçına sevinirken bugün onların aldığı mağlubiyete moral bozuyoruz.Eskiden sadece galatasarayı severken bugün futbolu da seviyoruz.Ve sonra anlıyorsunki biz değiştikçe hayata bakışımız değişiyor.Hayata bakışımız değiştikçede futbola bakışımız.Bugün futbolla yatıp futbolla kalkan kesimin çok büyük bir kısmı değişmemiş,kendisini geliştirememiş bir kısımdan oluşuyor.Dar kalıplara sıkışmış bir futbol kafası.Hakeza bir hayat bakışı.Sığ ve boş.

Ve düşündümki eski ben ben değilim artık.Ve olması gerekende bu aslında.Hayat gelişimini devam ettirdikçe insanoğlu da onun arkasında kalmamalı.Hayatın küçük bir hobisi olan futbola bile bunu uygulayamayan adamın vay haline o zaman.

25 Aralık 2012 Salı

Dünyanın En Güzel Üç Şeyi...



Güneş-çay-müzik.Bugün katiyetle kanaat getirdiğim bir önermedir.İçi ısıtan,huzura erdiren çok güzel bir aktivitedir.Güneş öyle yakıcı olmayacak.Sıcaklık ayırdımında kantarın topuzu az biraz soğuğa kaymalıdır.Kaymalıdırki güneş bedeninizi ısıtırken çayda ruhunuzu ısıtmaya eşlik edebilsin.Bugün tamda benzeri bir havayı yakaladık.Arka fonda da bu iyi gitti.Kendimizi bir nebze olsun şarj edebildik.İyi oldu,güzel oldu.

Nando


Bir Ömürlük İmza



1973'te atılan bir imza.Zamanın modası;dağınık,uzun saçlar.Devir kısa şort devri.Konuşulan rakamlar şimdikine kıyasla komik.Fatih Terim'in sağında kadraja ucundan girmiş bir efsane:Metin Oktay.1973'te girilen kapıdan 2012'de hala çıkılmamış.Belli yapacakları 11 yıllık futbolculuk kariyerine sığmamış.Galatasarayın kapısından Fatih olarak girmiş İmparator olarak yoluna devam ediyor.

Velhasılı kelam tarih kokan güzel bir foto.Bugün twitterda dolanırken denk geldi.Terim'in sağındaki Metin Oktay'da fotoğrafın değerine değer katmış.Geçmişin geleceğe nasıl  şekil verdiğini anlatan  güzel bir kare.

Memleket Takımı



Doğma,büyüme derler ya ha o hesap işte bizimkide.Antalya'da doğduk,orda büyüdük şu an başka yerde gelişmekteyiz.Antalyaspor'da memleket takımı kontenjanından radarımıza giriyor.Lakin benim tuttuğum takım tektir arkadaş.Öyle memleket takımı falan tanımam.Sonuç itibari ile bizim hayallerimize çocukken başka renkler yön veriyordu.Kaldıki şu seneye kadarda Antalyaspor bana çok soğuk gelirdi.Ruhsuz gelirdi.Eminim birçok kişiye geldiği gibi.

Mehmet Özdilek geldiği günden şu seneye kadar ligin ne kadar kallavi kaşar topçusu varsa onlara sarılarak ligde kalmayı hedef belledi.Bu hedefinde de yer yer direkten dönsede başarılı oldu.Lig standartlarına göre 5 senedir bir anadolu takımını çalıştırıyor olmak başlı başına bir başarı.Mehmet Özdilek önce bunu başardı.Sonrada sezon başı ligde kalma hedefinden çıkıp çıtayı bir tık yukarı çekmek istedi.Kallavi kaşar kadroyu da kendi istediği gibi bir güzel revize etti.Sonuçtada ortaya liderle arasında bir maçı eksik olmasına rağmen 3 puan farkla bitirdi ilk yarıyı.

Mehmet Özdilek için sınanacağı bir seneydi bu sene.Standartlarında gezinen bir teknik adam mı yoksa standartların üzerindeki beklentileri karşılayabilecek bir teknik adam mı sorusuna cevabı bu seneki performansı verecek.Kendi kurduğu kadroyla neler yapabileceğini,düşmemek için değilde tepeye çıkmak için oynabileceğini ispatlayacaktı bu sezon.Şimdiye kadar işler çok yolunda gidiyor.Özdilek'in keyfi gıcır yani şu aralar.

Ama kabul edelimki Antalya bir futbol şehri değil.Taraftar altyapısı bana göre zayıf.Mardan Stadı zaten az olan bağı iyice koparmıştı.Akdeniz Üniversitesi'ne taşınan stad ise giden birçok kişiyi memnun etmiyor.Yeni yapılan stadın durumuna bakmak lazım.Lakin bölgesel avantajla Antalyaspor yabancı anlamında çok önemli bir silaha sahip.Bugün belki Trabzon'a gitmeyecek adamı bile çekebilecek bir şehir.Bunu iyi kullanmaları gerekir.

Birde şu taraftar altyapı meselesi var.Misal ben bugün Eskişehir'de veya Bursa'da yaşıyor olsam çok yüksek ihtimal çoçukluğum ya Çengel Fethi'nin hikayeleri ile geçecekti yada Mususi'nin timsah yürüyüşü ile.Amam Dolayısıylada ufaktan bir taraftar olarak büyürüm.Bugün Antalya'da yetişen bir çocuğun şehir takımı kültürüne alışması için güzel şeyler mavcut.Kadıköy'deki Fener maçı için bile bu renklere gönül verilerek büyünür.Kıssadan hisse çocukken hayallere ne kadar yön verebilirseniz o kadar taraftar kitlesi çekerseniz.Bizim zamanımızda hayallerimize başka renkler yön veriyordu.Yinede memleket takımının başarıları ufaktan yüzümüzü güldürmüyorda değil hani.

22 Aralık 2012 Cumartesi

Bir Zamanlar Milan


Foto:Fourfourtwo.com'dan 

Yükü Ağır



Yaptığı gerçekten büyük iş Arda'nın.İspanya'da,Madrid'de kendini bu şekilde kabul ettirebilmek,sözü dinlenen biri olmak.oralara bu denli adapte olabilmek...Gerçekten büyük iş.Avrupaya çok oyuncu gönderdik ama oralarda iz bırakan,arkasından olumlu sözlerle bahsedilen oyuncu sayısı 2-3'ü geçmez.Nihat'tan,Tugay'dan,az birazda ucundan Emre'den başka isim gelmez aklımıza.

Ve ben hep derimki avrupaya giden her türk futbolcusunun sorumlulukları vardır.Hemde çok büyük.Türk oyuncuların avrupadaki piyasası açısından,güveninirliği açısından orada iyi performanslara,kubbede hoş bir seda bırakmalara ihtiyacımız var.Bugün sıradan bir Brezilyalı oyuncunun çok iyi bir Belaruslu oyuncuya tercihin altında yatan ana sebep budur.Reputation.Senden öncekilerin yaptıklarıdır sana biçilen etiket.Sen ne kadar iyi olursan arkandakileri de bu kapıyı sonuna kadar açarsın.

Bu yüzdendirki yükü ağırdır Arda'nın.Ve hatta Emre'nin.Tıpkı Mehmet Topal'ın zamanında yükünün ağır olduğu gibi.Mesele Türkü,bayrağı yada ülkeyi temsil ediyor meselesi değildir.Mesele kültürü,birikimi,vizyonu temsil etme meselesidir.Bu belki ağır bir sorumluluktur ama yinede ben bunu beklerim yurt dışında oynayan oyuncudan.Taki ne zaman herhangi bir Türk oyuncusu  çok iyi bir Norveçliye tercih edilecek noktaya geldiği vakit tamamdır işte.Bu ağır yükte kalkar o zaman.

Seversin,sevmezsin,giyimini kuşamını çok itici bulursun,saç şeklini dalga konusu yaparsın yada her şartta galatasaraylılığını sorgularsın.Orası senin bileceğin iştir.Lakin bugün Arda'nın Atletico Madrid'deki performansı alkışı,hiç olmazsa ucundan saygıyı hak ediyor.Geriye kalanları her türlü tartışırız o ayrı mesele.


20 Aralık 2012 Perşembe

Seksi Eşleşmeler



Ne alaka demeyin.Eşleşmeleri an itibari ile gördüm ve aklıma direkt bu başlık geldi.Özellikle Arsenal-Bayern Münich,Real Madrid-Manu ve Shaktar-Dortmund eşleşmeleri sanki daha bi seksi duruyor.Yeni yılın Şubat-Mart ayları çok güzel geçecek belli.

18 Aralık 2012 Salı

The Hobbit: An Unexpected Journey



Sağdan soldan aldık gazı dolasıyla çok büyük beklentilerle gittik The Hobbit: An Unexpected Journey'e.Peter Jackson'ın o unutulmaz Yüzüklerin Efendisi üçlemesindeki Yüzüklerin Kardeşliği'nin tadı yıllar geçsede hala damağımızda kalmış. Orta Dünya'nın kasvetini her filmde arar olmuşuz.Ayrık Vadi'nin o ihtişamını hiçbir görsel yapıtta bulamamışız.Shire'ın o muhteşem sadeliğine hasret kalmışız.Goblin'i olsun,Org'u olsun,ve hatta ulan bildiğin ibne Saruman'ı bile özlemiş bu gözler.Bu şevkle,özlemle müthiş bir heyacan fırtınası içinde gittik filme.Sonuç ne diye sorarsınız bu kadar beklentinin karşısında tatmin olmadığımı üzülerek söylemek zorundayım.

Sonuç itibari ile J. R. Tolkien'in Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi'ne dair hiçbir kitabını okumamış biri olarak öyle beylik laflarla Peter Jackson abimizin yarattığı bir eseri eleştirmek haddimize değil.Sonuçta o dünyayı kitapta yaşamış,okumuş,orta dünya ile içli dışlı olmadık.Bundan dolayı Hobbit severler bu kitapla bu dünyaya yelken açtılar.Herşeyi orda görüp ardından beyaz perdede görselleştirdiler.Bu sebeple biz sadece ''beklentimin altında'' kaldı der çekilirim.Nedenini soranlarada ''Yüzüklerin Efendisi'nin yükselttiği çıtanın kurbanı olmuş'' diyerekten sığ bir yorum yaparım.Hepsi bu kadar.

Lakin filmi izledikten sonraki tepkilere bakınca çok beğenilidğini söylemek lazım.Orta Dünya'nın kadim dostları kitapla arasında oluşan uyuşmazlıklara rağmen geçer not vermiş.Bizde buradan yola çıkarak J. R. Tolkien'in kitaplarını hatim etme kararı aldık.O dünyayı sindererek yaşayıp,tekrar filmleri gözden geçirmekte fayda var.

Peter Jackson Hobbit'i üçleme halinde çekeceğini açıkladı.Lakin film o kadar acayip bir yerde bittiki kalan kısımdan nasıl 3'er saatlik 2 bölüm daha çekecek merakla beklemedeyiz.Bu da onun kurnazlığı olsa gerek.Şimdiden tüm gözlerserinin ikinci filminde.

Herşeye rağmen şunu çok rahatlıkla söyleyebilirimki yılların özlemini dindirmek adına bile gidilesi görülesidir.Ve şunuda belirtmekte fayda varki cücelerin söylediği Lonely Mountain çok dinlenesidir.

16 Aralık 2012 Pazar

Profesyonalizm


Bundan iki sene önce Hagi Rijkard'ın yerine geldiğinde devre arasında ilk iş Necati'yi istemek oldu.Lakin tıpkı geçen sezon devre arasında olduğu gibi büyük bir homurdanma baş gösterdi.Bir grup elitist galatasaray taraftarı zati bu adamı hiçbir zaman bu formaya yakıştıramamıştı.O oldu bu oldu derken Necati o dönem transfer edilemedi.Ve bana göre Hagi o dönem Necati'yi  alsaydı topladığı puanların en az 10 puan fazlasını alırdı.

Gelelim geçen sezona.Devre arası çok spektüler isimler döndü durdu.Transferin son günlerine doğru Terim belki zaruriyetten belkide kurnazlıktan Necati'de karar kıldı.Dönem şartları itibari ile de çok doğru bir hamleydi.Nitekim o hamle galatasarayın şampiyonluğunda kilit hamlelerden biri oldu.Buna rağmen onu hala galatasaraya yakıştıramayanlar oldu.Tıpkı zamanında Şenol Güneş'i milli takıma yakıştıramayanlar gibi.Yada şu an Burak'ı galatasaraya yakıştıramayanlar gibi.

Sezon başı kendi isteğiyle Eskişehir'e gitti.Giderken bu kadar takımda eksikliği hissedileceğini hiç tahmin etmiyordum.Gittiği yerde çok iyi işler yapacağını biliyordum yalnız.Tıpkı şimdi Eskişehir'de yaptığı gibi.Galatasaray 18'indeki eksikliğini orada gösterdiği performansla bam bam yüzümüze vuruyor.

Velhasılı kelam bugün Fenerbahçe maçı var.Geçen sene TT Arena'daki maç gibi aman aman bir inancım yok.Takımda performansına güvenebileceğin istikrarlı adam sayısı çok az.İşte böyle bir ortamda Necati'nin bir şekilde 18'de olmasını çok isterdim.Belkide bugün için en büyük silahımız,en büyük güvencemiz o olabilirdi..

İhtiyar Delikanlı


Yaş 34.Lig İtalya.16 maç 10 gol.Golü,asisti geçtim oyuna katkısı attığı gollerden daha büyük önem arz ediyor takımı adına.Miroslav Klose hızını almış,ufaktan Juventus'un şampiyonluk yolunda yakasına yapışmaya hazırlanan İnter'i yıkan adam oldu bu gece.Geçen sezon 27 maçta 13 gol atmıştı.Bu sezon şimdiden 10 gole ulaştı.Bu gollerin daha devamı gelirde bu adamın sürekli kendini geliştirmesinin sonu gelir mi ondan pek emin değilim.

15 Aralık 2012 Cumartesi

10 Numaralar Ölmedi



Son zamanlarda çok sık telafuz edilen laflardan biridir artık futbolda eski tarz ''10 numaraların'' yerinin kalmadığı.Bugünün futbolunda sahada olan her oyuncu her hattıyla tam donanımlı olmalıdır derler.Kısmen katılmaktayım.Lakin bugün siz gerek fiziksel açıdan gerekse mental açıdan ne kadar donanımlı olursanız olun işin özünde saf yetenek yatar.Hatta bir diğer yandan ne kadar yetenekli olursanız olun bu yeteneği mental ve fiziksel etmenlerle güçlendirmezseniz yeteneğinde çok büyük bir önemi kalmıyor.Yani aslında olayı sayısal olarak değerlendirmekten ziyade bu açıdan bakmak benim adıma daha makul.

10 numara mevzusunda ise fourfourtwo'nun aralık sayısına röportaj veren Hagi'nin  daha farklı görüşleri var.Hagi'ye göre 10 numaralar ölmedi aksine şu dönemde bu tip oyunculara daha çok ihtiyaç var diyor.Sebebini de şöyle açıklıyor:''Bir takımı 70 metreye kadar iyi pas yaparak oynatabilirsin ama son 30 metrede özel bir oyuncu olması gerekir.Tüm şablonları yırtan,yok eden,yaratıcı;aklıyla tekniğiyle fark yaratan biri olmalı.30 metrede zaman ve alan darlığı var.Bu nedenle iyi bir 9 ve 10 numaraya her zaman ihtiyaç vardır.''

Hagi gibi yılların 10 numarası böyle bir tespit yapmışsa boynumuz kıldan incedir.Kaldıki yaklaşımı bugünün futbolu için çok doğru.Bakınız Messi,Mesut,Götze,...Bir bakıma postmodern 10 numaralar yani.


10 Kasım 2012 Cumartesi

Türkiye İçin Büyük Bir Şans Kapısı:Uefa Avrupa Ligi


Uzun zaman sonra avrupa kupalarından gelen iki zafer.Biri iç saha biri deplasman...Pek alışık olmadığımız bir tablo son yıllarda.Ülke içi yerel futbolun kalitesi ile avrupa futbolu arasındaki uçurumun tavan yaptığı son yıllarda avrupalılarla gazozuna maç yapıpta kazansak tura çıkacak kıvama gelmişiz.O yüzden hem fenerbahçenin hemde galatasarayın bu haftaki galibiyetleri çok ama çok değerli.

Ben avrupa kupalarında gelen her galibiyete büyük saygı duyarım.İster bu galibiyet Ael'e,Cluj'a karşı alınmış olsun isterse Barcelona'ya,Manu'ya.An itibari ile bulunduğumuz nokta içler acısı.Sonuçta alınan puan aynı,ülke puanına yapılan katkı aynı.O yüzdendirki türk takımlarının yıllardan beri Uefa Avrupa Ligi'ni küçüümseyipte,Şampiyonlar Ligi'nde olmazsa olmaz bir şekilde  çeyrek finalleri yada yarı finalleri hedef belirlemesini anlayabilmiş değilim.

Hadi İnter bu kupayı çok fazla ciddiye almayabilir.Sonuç itibari ile elinde kadro değeri 300-400 milyon avro arası yarattığınız bir takım var.2 sene önce şampiyonlar ligini kaldırmışssnız.Ee müzenizde uefa kupasından da bir kaç tane varsa sizin yerinizin burası olmadığını bilirsiniz.O yüzden sıkışık takvimde Neftçi Bakü maçına çıkarken as oyuncularınızı dinlendirir,haftasonu oynanacak olan Juventus maçına saklarsın.Çünkü amacın şampiyon olup,ait olduğun yere;şampiyonlar ligine gitmektir.

İşte bu yüzdendirki avrupa liginde sürpriz takımların zirveyi oynaması gayet normaldir.Maribor Tottenham'dan puan çalar,Lizbon City'e eler geçer.Ben bu yüzden avrupa liginin türk takımları için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.O yüzden toplayabilidğin kadar puan topla,kazanabilidğin kadar maç kazan.Çünkü şampiyonlar liginde üzerimize bol gelen kalite avrupa liginde bize cuk diye oturur.

Bulunuduğumuz seviye şampiyonlar ligi için asla yeterli değil.Fakat avrupa ligi tam dişimize göre bir mecra.Takımlarımızın yaptığı yatırmlar bu ligdeki birçok takımdan daha ciddi.Ortada ciddi paralar harcanarak kurulmuş çok takımımız var.Bu lige gerekli konsantrasyon ve ilgi gösterildiği vakit avrupa ligi şampiyonu olmak aman aman bir olay değil.Zaten son yıllarda ülke puanına en çok katkı avrupa ligi zaferlerinden ve tur atlamalarından gelmiş bulunmakta.Oradan kopardığımız puanlarla bugün ayakta durmaya çalışıyoruz.

İşin özü avrupa ligi nasıl 3.,4. sınıf futbol ülkesi takımları için bir şanssa bizim içinde büyük bir şans.Lakin onlar bu şansı çok iyi kullanırken biz genelde bu turnuvaya burun kıvırmayı tercih ediyoruz.Daha sonrada final oynayan Braga'dan ballandıra ballandıra bahsediyoruz.

Fenerbahçe'nin bu sezonki avrupa ciddiyeti çok umut verici.Aykut Kocaman ve takımı Alex'in avrupa konusundaki taşlamalarına nazire yaparcasına bu sezon avrupa ligini çok isteyen bir yapıda başladılar maratona.Fransa ve Almanya gibi liglerin başaltı takımlarının bulunduğu bir grupta 4 maçta 10 puan toplamak büyük bir başarı.Ve aslında bahsettiğimde tam olarak bu.Daha önceki senelerde bundan kat ve kat zayıf gruplarda sonuncu olduğumuz günleride biliriz.Yada adını sanını duymadığımız takımlara ilk turdan elenmeyi de.

11 Eylül 2012 Salı

Kara Tahtada Bile Yer Bulamayan Adam


Abdullah Avcı'nın dünkü basın toplantısında ne kadar ciddi şekilde gergin olduğuna şahit olduk.Belliki Selçuk İnan'ı oynatmaması karşısında bu kadar yoğun bir tepki beklemiyordu.Hatta oynanan oyun karşısında ciddi bir destek almayıda bekliyordu.Tıpkı milli takım teknik direktörlüğü için adı geçerken aldığı destek gibi.O yüzden dünkü basın toplantısında bu beklenmeyen tepkiler karşısında belliki şaşkın.Bu şaşkınlıkla da ciddi anlamda hatalı tespitler yapmaktanda kaçınmadı.Baskı Abdullah Avcı'yı ilk maçtan esir aldı.O da şu an için buna doğru reaksiyonu veremedi.

Öncelikle şurdan başlamak lazım:Abdullah Avcı'ya olan müthiş bir sempatim vardır.Futbol bilgisine,görgüsüne,vizyonununa çok güvenen bir insanım.Hatta benim için galatasarayın gelecekteki antrenörler listesinde hep ilk sıramdaki adamdır.Misal Skibbe sonrası galatasaraya gelmesini çok istemiştim.Lakin o dönem teklifi kabul etmemesi(kendi selameti açısından ne kadar doğru olsada) beni çok üzmüştü.O sebeple ben birçok boş beleş goygoycunun yerine ''milli takımda benim takımımdan bu adam niye oynamıyorda şu takımdaki adam oynuyor'' saçmalıklarına ve aptallıklarına girmicem.Yada rakip takım taraftarları gibi ''lan bu adam Messi mi bu kadar abartılıyor'' yüzeyselliklerine de hiç değinmicem. Amacım sadece ortada varolan bir takım sağlıksız tespitlere kendimce cevaplar aramak.Bugün ister Estonya'ya 5 atalım yada 5 yiyelim.Mevzu günübirlik sonuçlardan daha başka.

Abdullah Avcı dünkü basın toplantısında kara tahta bulursam Selçuk'u yazıcam demişti.Bugün çıkan on bire bakınca Selçuk'u olmadığını görünce demekki Selçuk İnan'ı yazacak kıçı kırık bir kara tahta bile yokmuş hissiyatı uyandı bende.Geleceğin takımı,gençleştirilmiş kadro,taktiksel tercihler,6 yeni oyuncu,Hunteelar'da yedek,topa sahip olmada kafa kafayayız,Hollanda'ya tenilmeye üzüldüğümüz için futbolumuz gelişiyor falan filan....Hepsini tek tek irdelemekte fayda var.

Selçuk İnan bu ülke futbolunun şartlar dahilinde en iyi yerli oyuncusudur.Performansı bu yargımı öznel olmaktan çıkartır nesnel bir yargı yapar.Oynadığı her takımın kilit oyuncusu olan,oynadığı her takıma seviye atlatan,seviye atlatırken kendi seviyesinide sürekli yukarı çeken bir adam.Her şartta her formasyona uyan bir adam.Misal Şenol Güneş'in Trabzonunda Colman'la beraber Jaja'nın arkasında daha defansif bir rolde geri plan oyun kurucu iken Terim'in galatasarayında oyunun merkezinde daha skora yönelik bir oyun kurucu rolüne soyundu.Bütün bunları yaparkende parmak ile gösterilen bir oyuncudu.O sebeple Abdullah Avcı maç sonu Selçuk'u taktiksel bir sebepten dolayı oynatmadım diyorsa bunu çok daha net açıklamalı.Ülkenin en iyi oyuncusunu kenarda hiç kullanmadan oturtuyorsanız maç sonu taktik deyip geçiştiremezseniz.Ha geçiştirmeye kalkarsanızda  bu millet bunu öğrenmek için bütün hafta bunu konuşur.Ben bir futbol sever olarak milli takımımda kendi ülkemin en iyi oyucusunun neden oynamadığı sorusuna cevap bulamayorsam burada ciddi bir problem var demektir.Eğer Avcı taktiksel bir sebepten dolayı bunun böyle olduğunu söylüyorsa o zaman geçicek kara tahtanın başına tüm ülkeye bu taktiğin izahını yapacak.

Gelelim ''Messi mi bu adam?'' sorusuna.Hatta soru değil dalga geçilmesine.Evet güzel kardeşim senin 3. sınıf ülke futbolunda bu adam Messi kudretindedir.Oynadığı futbollada bunu çok net kanıtlamıştır.Bugün Arjantin'de nasıl Messi'yi sorgusuz sualsiz takımdan kesersen olay çıkarsa bu adamı da takımdan çok ketum bir şekilde takımdan kesersen olay çıkar.Çünkü kimse sebebini bilmediği birşeyi anlayamaz.Neden oynatılmadığı sorusu çok net açıklanırsa ben her türlü karara saygı gösteririm.Neden bana göre doğru yada yanlış farketmez.Bir nedenin varlığı benim için kafidir.

Avcı dün ''hollandada Hunteelar'da yedek,birşey oluyor mu?'' dedi.Abdullah Avcı gibi futbol bilgisine ve görgüsüne çok güvendiğim bir adamdan hiç beklenmeyecek bir argüman.Bunu üzerindeki baskıya yormak istiyorum.Yoksa sıradan bir futbol takipçisinin bile kolay kolay kurmayacağı bir cümledir bu.Van Gaal Almanya gol kralını yedek oturtur premier lig gol kralını sahaya sürer.Türkiye liginin en iyi yabancı oyuncusu olan Kuyt'u yedek oturtur dünyanın sayılı orta sahalarında Sneider'i sahaya sürer.Sen ise kendi ülkenin en iyi oyuncusunu yedek oturtursun yerine bu sezon daha hiçbir resmi maçta oynamamış,maç temposu kazanmamış bir adamı oynatırsın.Van Gaal bu tercihleri yaparken sebep olarak ''daha iyisi var ondan oynattım'' der sen ortaya bir sebepte sunamazsın.Van Gaal kendi takımlarında oynamıyorlar diye Van Der Vaart,De Jong,Van Der Wiel gibi isimleri almazken sen Van Gaal'ın de böyle yaptığını söyleyerek örnek gösterirsin sen uygulamada tam tersini yaparsın.Talihsiz bir yaklaşım olmuş Avcı açısından.

Ayrıca Abdullah Avcı'nın her konuşmasında ''bu Hollanda'' diye bahsettiği Hollanda ''bizim bildiğimiz Hollanda'' değil.Avcı tespitleri yaparken 2010 finalisti Hollanda'dan bahseder gibi.Halbuki bu takım Hollanda tarihin en acemi takımlarından biri olarak karşımıza çıktı.Van Gaal gibi etkisi uzun sürede hissedilecek bir teknik adamın takımını ilk maçta hazırlıksız yakalamak bulunmaz bir nimetti.O yüzden bu takıma karşı 6-7 gol pozisyonuna girmek(ki hiçbirisi akan bir oyunda meydana gelmedi,rakibin acemiliklerinden doğan pozisyonlardı),topa eşit oranda sahip olmak bizim için çok övülecek kazanımlar olmasa gerek.

Ve ayrıca Abdullah Avcı ısrarla takımın gençleştiğinden dem vuruyor.Yani geleceğin takımından.Geleceğin takımında kariyerinin en verimli dönemlerini geçiren(27) Selçuk İnan'a yer yok.Zaten geç kazanılmış bir değer olarak bu adamdan faydalanmak yerine onu kadroya bir şekilde monte etmemek düşündürücü bir hamle.Zamanında Nuri içinde aynı hatalar yapılmıştı.Real Madrid seviyesine çıkmış bir adam olan Nuri yaşı 25'e gelmesine rağmen hala milli takımda hiçbir zaman kilit roller alamadı.Ve böyle giderse arkadan gelen tek tük bu tip adamlarda yer bulamayacak gibi.Geleceğin takımın inşa ederken hala en güvenilen ismin 33 yaşındaki Emre olması çok ironik bir durum.

Selçuk'un galatasarayda,fenerde,beşiktaşta oynaması hiç farketmez.Böyle bir değerden ülke olarak faydalanamamak en büyük sorun.Belki Selçuk Hollanda maçında oynasa 5 yitecektik.Yada 5 atacaktık.Bunun hiçbir önemi yok.Ortada bir takım sağlıksız yapılanmalar var ve cevapları bir türlü verilmiyor.İşte en büyük sorun bu.

Avcı bugün Estonya maçına Selçuk'u almayarak bir nevi ''bakın Selçuksuz da maç kazanabiliriz'' mesajı vermek istiyor.Gereksiz bir risk.Estonyayı Selçuksuz yenmek çok menem birşey değil.Asıl mesele dünya kupasına giderken veya gitiiğiniz vakit Selçuk gibi adamlara ihtiyaç duymanız durumunda ne yapacağınız?Böyle bir durumda zamanında sizin güvenmediğiniz bir oyuncudan size güvenmesini bekleyerek verim almaya çalışmak.Bu seçilmiş çok zor bir yol.Abdullah Avcı zaten zor olan milli takım takım kariyerine bir türlü anlam veremediğmiz şekilde çok daha zorlaştırdı.Ve neden hala böyle yaptığınıda kimse bilmiyor.

4 Eylül 2012 Salı

Bir Geçiş Transferi:Cris


Öncelikle süreci başa sarmak lazım.Kadro yapısı itibariyle transferlerin neredeyse tamanını bitirmişti galatasaray.Ki bence şu son günlerde bir sol bek alarak bu sezonluk transfer pastasının büyük bir dilimini bitirniş olacaklardı.Ana kadro kurulmuştu yani.

Lakin şanssızlık bu olsa gerek.Terim'in savunma tandeminde şampiyonlar ligi için olmazsa olmaz kabul ettiği isim Ujfalusi'nin şampiyonlar ligi kurası çekilirken gelen uzun süreli sakatlık haberi kaderin bir cilvesi olsa gerek.Lig için kabul edilebilir bir kayıp olsada şampiyonlar ligi için ecnebilerin tabiriyle ''great loss'' bir durumdu.Avrupada transferin bitimine iki gün vardı bu sakatlık haberi geldiğinde.Yani avrupanın birçok kulübü deyim yerindeyse transfer konusunda ununu eleyip eleklerini asmışlardı.

Bu şartlar altında kimse size bu sezona dair kurduğu takımda kilit stoperini vermez.Çünkü onun yerini doldurabilecek bir oyuncuyu almak için yeterli vakit yok.Ha Zenit gibi basarsınız parayı alırsınız o ayrı mevzu.

Bu dönemde ancak kulübüyle sorun yaşayan yada kulübü tarafından gözden çıkarılacak isimleri bulurusunuz.Misal Fenerbahçe çok şanslı bir transferre imza attı.Belki aradığı tipte bir oyuncu değil ama şu an için avrupa bulunabilecek en iyi isimlerden birini aldı.Normal transfer sezonunda zor alınabilecek bir isim.Çünkü piyasası yüksek bir oyuncu.

Lakin Galatasaray Fenerbahçe kadar şanslı değildi.Dönen isimler Toure,Kjaer,Chivu gibi baba stoperlerdi.Yani bu isimleri ha deyince alamazsınız.Heleki şu kısacık zaman diliminde.Alırken büyük maddi fedakarlıklar yaparak can havliyle alacağınız bu transferler bütün bir transfer dönemi boyunca takım içi dengeyi korumayı amaçlayan bir transfer politikası benimsemiş yönetimin politika olarak çakışması manasına gelecekti.Ki bu çakışma gerçekleşmedi...

Cris'in avrupa listesinin gönderilmesine sayılı saatler kala açıklanması çok sonraki bir alternatif olduğunu gösteriyor.Belliki önceden Toure,Chivu,Kjaer gibi isimlerle anlaşılamamış.Ve belliki Cris bir geçiş transferinden ibaret.Belki yönetim şimdiden devre arası için stoper bakmaya başlamışlardır bile.

Cris'in yaşı,yavaşlığı vs. çok eleştirliyor.Lakin yönetim üzerine bu konuda çok haksız bir yüklenme olduğunu düşünüyorum.Hiç hesapta olmayan bir kayıp,çok kısıtlı bir zaman...Beklenmedik şartlar Galatasaray'ı Cris transferine yöneltti.Bu hamleye bu açıdan bakmak lazım.Ve hepsinden de öte yapılan her transfere yaş perspektefinden bakmayı bırakalım.Sonuçta bizim bugün great loss diye tabir ettiğimiz adam geçen sezon başı yaşından ve terlikli pozlarından dolayı  yerden yere vurduğumuz bir isimdi.Unutmamakta fayda var.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Galatasaray 3-2 Bursaspor / Duran Top Zafiyeti


Açıkçası çok fazlada söylenecek birşey görmüyorum maça dair.Ne desek geçen hafta yazdıklarımızdan bir iki cümle farklı olarak karşınıza çıkacak.O yüzden o farklı olan bir iki şeyi söylemek lazım.

Galatasaray bu sezonki 4. resmi maçında 5. duran top golünü yedi.Keza 4. resmi maçında 5. duran top golünüde attı.Yani duran toplar galatasaray için hem bir silah hemde en büyük zaaf.Bugün oyunun kontrolünü tamamıyla eline aldığı bir maçta,rakibinden yediği duran topla işini çok zora soktu.Alan savunması yapan bir takımın bu kadar fazla duran top golü yemesi savunma stilinin teorisi ile alakalı olamaz.Burada kişisel hataların ve dikkatsizliklerin payı büyük.Bu maça dair en büyük çıkarım bu olsa gerek.

Yeni gelen oyuncuların takıma adaptasyonunu hızlandıran en önemli sihirlerden biridir gol.Bir gol atarsın yeni takımında yeni kariyerine ferah bir başlangıç yaparsın.Özelliklede golcüler için.Burak transferi şekil sebebiyle çok spekülasyonların döndüğü bir transfer oldu.Bide üzerine geçen haftaki penaltı hadisesi.Eşraf-ı umumi haklıdır haksızdır bilmemde cümle alemin bir hafta boyunca sanki dünya üzerindeki haksız penaltı kazanan ilk oyuncu muamelesi yaparak henüz ikinci haftadan bu adamı bildiğin linç etmesi hiç hoş olmadı.''artık futbol konuşalım'' temalı sezonumuzda daha ikinci haftadan bir penaltı üzerinde koparılan yaygaraya bakılırsa gerçekten özümüze dönmüşüz demektir.

Bütün bu baskıların altında Burak'ın golü üzerindeki yükü bir nebze olsun hafifletmiş olsa gerek.Dedik ya gol sihirlidir diye.


Amrabat'ın hırsı,sorumluluk almak istemesi çok önemli.Durum 1-1 iken,takımın dengesi bozulmuş iken neden pas atmıyorsunuz diye sinirlenen adam iyidir.Bugün oyuna girdi maçın şeklini değiştirdi.Onunda üzerinde bonservis baskısı var.Yaptığı her hareket ''bu mu 8 milyon avroluk adam?'' muhabbetlerine konu oluyor.Bu maç onun adına da iyi oldu.

Çok enterasan maçlar çıkarıyor galatasaray.Birçok oyuncu henüz ritmini bulamamış.Savunma sıkıntılı,çok kolay goller yeniyor.Birde üstüne Ujfa'nın sakatlığı.Takımda bir ritimsizlik var.Geçen sezonki senkron henüz oluşmadı.Bekleyip görücez.Yinede 3 puan iyidir.Ayrıca şunuda söylemeden geçemicem;herşey iyi güzel hoşta zemin gerçekten felaket.Duran toplar Galatasaray için ne kadar sıkınıtlıysa bu zeminde aynı şekilde çok sıkıntılı.Bir an önce çözmek gerek.

2 Eylül 2012 Pazar

Küçük Şef


Villareal zamanından beri severdik zaten.Lakin futbolu her geçen gün büyümekte.Arsenal şu aralar RVP'nin gidişine ağlıyor ama bu adam belliki Emirates'de çok başka işler yapacak.Sezonun ilk maçı olan Sunderland maçında bunu çok net göstermişti.Takımını adeta bir şef edasıyla yönetmişti.Topu bi kaleye atmadığı kalmıştı onuda bugün Liverpool ağlarını havalandırarak gerçekleştirdi.

Santi Cazorla şu aralar Arsenal'de küçük çaplı bir İniestacılık oynuyor.David Silva nasıl ilk geldiği zaman City'de harikalar yaratıyorsa aynısını şu aralar Cazorla gerçekleştiriyor.İspanyol futbolundan ingiliz futboluna gelip üç maçta bu sezon bu takımın en kilit oyuncusu olacağının sinyalini vermek çok başka birşey.İnsan düşünmeden edemiyor;ya şu Cazorla'nın oyun aklı Van Persie'nin muntazam bitiriciliği ile birleşseydi?Belkide arsenallilerin yıllardır beklediği o  sene bu sene olabilirdi...

Avrupada Top 5 Transfer


Thiago Silva - PSG - 42 Milyon Avro



Eden Hazard - Chelsea - 40 Milyon Avro


Bayern Münich - Javi Martinez - 40 Milyon Avro


Real Madrid - Luka Modric - 35 Milyon Avro


Chelsea - Oscar - 31.5 Milyon Avro

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Beşiktaş 3-3 Galatasaray / Rüya Takımın Rüyadan Uyandırıldığı Maç


Açıkçası maçın bu kadar hatanın ardından kazanılmasını pek istemedim.Skorun be şekilde olması galatasarayın selamatei için hayırlı oldu.Bu kadar basit savunma hataları ile goller yemek şampiyonlar ligine büyük bir açlık ve istek ile hazırlanan bir takım için iyi sinyaller değil.Rüya takım mavraları altında iyice şişirilen bu kadronun ayaklarının yere basması açısında olumlu bir maç oldu kanaatimce.

Hem kasımpaşa maçını hemde bu maçı göz önüne alınca galatasaray risk alarak gol aradığı her an savunma olarak çok sallanıyor.Tabi bu noktada Melo'nun yokluğunuda dikkate almak lazım.Melo'nun diri olduğu ilk 30 dk da oyun hakimiyetinin gücü bunu bize çok net gösteriyor.Melo'nun bi an önce fizik gücüne kavuşması lazım.Özellikle şampiyonlar ligi maçları öncesi.Keza onun yokluğunda hem pas yapma hemde savunma derinliği ciddi ölçüde sekteye uğruyor.

İlk yarı oyun üstünlüğü yerini ikinci yarının son 30 dksında tamamıyla oyundan kopuşla sonlandı.Gerek fiziki yorgunluk gerekse yenilen çok basit goller takım adına çok direnç kırıcı oldu.Misal  galatasaray bu maçta herhangi bir an öne geçse fark olma ihtimali çok yüksekti.Özellikle maçın ilk dakikaları için.Çünkü beşiktaşın sahaya çıkış amacı rakibe bozmak üzerineydi.Maçın senaryosu tam Aybaba'nın istediği gibi oldu.Sürekli bir şekilde golü bularak öne geçtiler.Ve zaten rakibi bozmak olan bir hafta boyunca çalıştıkları dersi çok iyi uyguladılar.Olası bir geri düşüşte bu takımın vereceği savunma açıklarını düşünemiyorum bile.ÖZellikle ilk 15 dkyı gördükten sonra.


Hamit'in formsuzluğu bu maç tavan yaptı.Çok top kaybetti,çok top ezdi.Bir süre sonra saha içinde takıma zararlı bir Hamit oluşmaya başladı.Lakin bir iki maç kötü oyunun üzerinden Hamit'i bombardımana tutmanın bir mantığı yok.Hamit çok değerli bir adam bu takım için.O da biliyor kendisinin kötü oynadığı.Bunu aşmak içinde çok çalışacağını adım gibi biliyorum.Çünkü o böyle bir karakter.Bayern'e gidip yedek kaldığı ilk dönemde çok çalışıp kendisini oynattırmak zorunda bırakmıştı.Zaman tanımak lazım Hamit'e.Onun asıl değeri şampiyonlar ligi maçlarında daha net anlaşılacak.

Umut'un top performansı Elamander'i kötü gösteriyor.Belki bu sezon Umut olmasa biz şu haliyle bile Elmander'i konuşuyor olacaktık.Lakin çok daha fit bir adam Elmander'i kötü gösteriyor.Zaten oyun yapısı itibari ile hem umut hem elmander fazla tek düze bir takım yaratır.Aynı tip iki adam.Burak bu takıma lazım.Gelecek hafta Burak-Umut başlar Terim.Elmander'de Umut'u geçmek için çok çalışır.Geniş kadronun yararları.Herkes birbirini bir şekilde yukarı taşıyor.

Birde Amrabat mevzu var.Millet şimdiden başladı 8 milyon avro goygoyuna.Durun yahu!Adam daha tek maç ilk onbir çıkmamış kısa oyunlarla genel yargılamalar şimdiden alıp başını gidiyor.Adam bi çıksın şöyle 5-10 maç oynasın ondan sonra bir kanıya varılır.Bu transfer parasından üzerinde değerlendirmeler çok adam yedi biline(bkz. Tabata).


Beşiktaş açısından çok fazla söylenecek birşey yok.Aybaba yatsın kalksın Umut'un ilk saniyelerdeki golü kaçırmasına dua etsin.Yoksa bu planı elinde çok erken patlayacaktı.Tründe Querasma'nın oturduğu bir ortamda erken kopan bir maç sonrası dünkü Alex olayının bir dejavusu yaşanabilirdi İnönü'de.Beşiktaş bu sezon bu tip derbi maçlarını iman gücüyle,taraftar desteğiyle,feda sloganları ile kotarırda sezonun genelinde çok büyük sıkıntı yaşanır.Bu takımın ilk dörde girmesi galiba en yüksek hedef olsa gerek.Pektemek'in de uzun süreli sakatlığı sonrası Almeida kriziyle birlikte Batuhan'ın gol yollarındaki tek umut noktası oldu.Çok ironik bir durum.

Öyle veya böyle ayakların yere basması açısında çok önemli bir maç oldu.Özellikle şampiyonlar liginin yaklaştığı şu günlerde.Yeni gelenlerin henüz sahne almadığını ve takıma tam manasıyla adapte olmadığını düşünürsek ve maçın sonunda kazanılan penaltının penaltı olmadığını düşünürsek kazançlı bile sayılabilecek1 puan alındı.Üstün oynamamıza rağmen.İşte asıl halledilmesi gereken konu bu:oyun üstünlüğünü skora da yansıtabilmek...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Nuri Şahin-Liverpool-Premier Lig


Dortmund sonrası Real Madrid müthiş bir sıçramaydı Nuri için.Dortmund'a maksimum performansını görmüş,hatta şampiyonluğa ulaşan Dortmund'da kilit roller üstlenmişti.Lakin Madrid'in eflatun beyazlı yakasına imzaya atıp ardından uzun süre sakatlanınca olmadı.Fizik olarak çok geri kaldı takımdan.Zaten hiçbir zaman fiziği ile öne çıkan bir isim olmadı.Fakat Mou'nun takımında oyun zekanızın yanında fizik gücünüzlede zımba gibi olmalısınız.

Gelişimi bir sene sekteye uğrayan Nuri için şu an şampiyon olmuş ve taşların yerine oturduğu Madrid'de şans bulmak çok zor.Üstelik kötü bir başlangıç yapmışken.O yüzden kiralık gitmek hemde premier ligde bir sene geçirmek Nuri için çok iyi olacaktır.Mourinho'nun da dediği gibi premier lig ona oyun karakterinde olmayan özelliklerde ekleyecektir.Premier ligin fizik güce dayalı oyunu,tempo yüksekliği,kora kor oyun yapısı Nuri'nin saha içindeki naifliğini törpüleyecektir.Mourinho'da zaten bunu istediğ için ısrarla onu premier lige yönlerdi.

Ha işin Liverpool kısmı tartışılır.Gönül isterdiki Arsenal olsun.Wenger'in oyunculara seviye atlatmaktaki ustalığı malumunuz.Fakat Liverpool daha garanti forma anlamınada geliyor bir yerde.Nuri yaratıcılıktan her geçen sene biraz daha uzaklaşan Liverpool'un tek düze orta sahasına büyük bir yaratıcılık katacaktır.

Mourinho'nun Nuri'yi satış opsiyonuyla kiralamak istememesi onunla ilgili hala planları olduğunu gösteriyor.Nuri için bu sezon başarılı olmak yada olmamak çok önemli değil.Onun için bu sezon asıl önemli olan en az 30-35 maç oynayabilmek.Geçen sezonki açık ancak bu şekilde kapıtalabilir.Oyun karakterine ekleyeceği ekstra donanımlar ise onun geleceği için çok önemli olacak.Bir önceki kiralık serüveni Nuri'nin kariyerine çok büyük yön vermişti.Feyenord'da kazandığı deneyim ona Dortmund kaptanlığının kapısın açmıştı.Bu seferki kiralık serüvenide kariyeri için bir başka dönüm noktası olacak.Tabi milli takım içinde...

Alex Paradoksu


Anlamıyorum.Anlamakta güçlük çekiyorum.Fenerbahçe-Alex-Aykut Kocaman üçlüsünün en büyük ortak paydasının Fenerbahçe  olduğu bir ortamda peydah olan sıkıntının sebebini kavrayamıyorum.

Kim haklı kim haksız mesele bu değil.Oynamadı veya oynatmadı meselesi de değil sorun.Sorun çok başka.Her ayrılık mecburidir.En vazgeçilmezlerin bile vadesinin dolduğu dönemler gelir.Bu gözler Seedorf'un ıslıklandığını da gördü,Maldini'nin yuhalandığını da...Bu gözler Raul'un gözü yaşlı ayrılışına da şahit oldu,Del Piero'nun kapı dışarı edildiğini de...Demem o ki her ayrılık bakidir.Mezarlıklar nice vazgeçilmezlerle doludur.Lakin bu saydığımın örneklerin hepside takımlarının birer efsanesi,giydikleri formaya ruh veren adamlardı.Tıpkı Alex gibi.Ama onlar ayrılırken ayakta alkışlanarak,omuzlara alınarak,''her şey için teşekkür'' temalı toplantılarla,gözü yaşlı uğurlanarak ayrıldılar.İstemeden.Gönülsüzce.Ama bunca yıla hürmet,emeğe vefa örneği göstererek.Dedik ya her ayrılık bakidir diye.O hesap işte...

İşte bizdeki sorunda bu.Alex paradoksundaki sorunda bu.Biz hiçbir zaman güzel ayrılmasını beceremedik.Ulan Alex bu Alex!!!Türk futbolunda son 8 senedeki en büyük gerçek.Ulan ben bir galatasaraylıyım ben doyamamışım 8 senedir bu adama bir fenerbahçe taraftarı nasıl doysun?Elbet herkes biliyor Alex birgün gidecek.Peki böylemi olmalıydı bu ayrılık?İki twit,bir karşı cevap meali basın açıklaması ardından kadro dışı...Bu mudur yani Alex'i sevgiyle ve saygıyla uğurlamak?Bu mudur bunca yıllık emeğin karşılığını vefa şeklinde ifade etmek?

Alex doğru yapmıştır veya yanlış yapmıştır.Keza Aykut Kocaman doğru yapmıştır veya yanlış yapmıştır.Mesele bu değil.Amacım bir değer yargısına varmakta değil.Üzülüyorum ülkecek ender yaratılan değerlerin bu şekilde hor görülmesine.Hırpalanmasına.8 yıllık değerin çok kısa sürede değersizleştirilmesine.Fenerbahçe taraftarı adına çok ironik bir durum ortak paydanın her kesim için Fenerbahçe olduğu bir ortamda taraf tutmak zorunda bırakılmak.Aykut Kocaman mı Alex mi?Ne acı bir kıyas.Fenerbahçeyi belki şike süreçleri yıkamaz ama kendi tarihinin değerlerinin birbirini öğütmesi onlara en büyük darbeyi vurur.Hiçbir mağlubiyette onları bu durum kadar üzemez.

Alex hata yapmıştır.Artık faydasının dokunulmayacağı düşünülmüştür.Falan filan...Mühim değil.Kafanda varsa ayrılık olur biter.Bu şekilde soğuk savaş yaparak her kesim için değer kaybettirmeye gerek yok.Bu savaşta galip çıkmaz.Alex de çok büyük yara alır,Fenerbahçe de,Aykut Kocaman da...Mesele ayrılmayı bilmek.Verilen emeklere,akıtılan alın terine,armaya ve tarihe yapılan katkıya saygı göstererek ayrılmayı bilmek...

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Feda (!)




" Arkadaşlar,
Kimse adına konuşmak istemem ancak bu bilgileri düzeltmem gerekiyor :

(1) Fikret Orman, Altınsay'ı ilk başta futbol şube sorumlusu olrak çağirdı. Listesinde yer verdi ( bu iki isim dosttur, birlikte hareket ederler çoğu zaman )
Altınsay kulübün durumunu az çok araştırmıştı. Beşiktaş'ın bu bataktan bu hali ile çıkmasının imkansız olduğunu biliyordu...Tek bir çıkış gördü :

Devrim!

Devrimin şifresi FEDA idi...FEDA konusunda burda Altınsay'a " ayar vermeye, fedanın anlamını ona anlatmaya kalkanları " okudukça gülmemek elde değil...FEDA bir devrim projesiydi...Bir duygu yaratmaktı...kendisi işe koyulmadan önce Bahçeşehir Üniversitesindeki panelde " tek sermayemiz duygumuz" diyerek bu şifreyi bizlere verdi zaten...

Ama devrim lafla olmaz...FEDA deyince tşört satmak haline gelen projenin esası budur...Altınsay ile Cem Bilge'nin ortak projesidir...
Her alanda yeniden yapılanma demekti..Bu yeniden yapılanmayı taraftarla anlatmak için çok vurucu, güzel bir simge seçildi...FEDA!
Nerdeyse tüm futbolcular gönderilecek, 5-6 tane genç isim kalacak, onlarla da bu yeni plan çerçevesinde yeni sözleşmeler yapılacaktı...

Ama TEK BIR ŞARTI vardı : DEMİRÖREN'den HESAP SORMAK!

Fikret Orman belki de haklı olarak " adam federasyon başkanı, arkasında da Başbakan duruyor" tespiti ile ve hala da bu nedenle YD'den hesap sormayacak bir konumda duruyor, duruyordu...

Son ana kadar Altınsay'ı ikna etmeye uğraştı...Son saat içinde Altınsa herşeye rağmen yine de tamam dedi...Listeye giriyordu...Ancak bir de ne görsün, hayatta bir araya gelemeyeceği eski iki yönetici kendisine hiç söylenmeden, bu isimlerin yönetime gireceği ona iletilemden, listeye alınmışlardı...

Bunun üzerine son anda listeye girmekten vazgeçti...

(2) Yönetim ve başkan seçildikten sonra, Başkan, Altınsay'ın peşini yine birakmadı...Önce CEO'luk teklif edildi...Altınsay bu görevi " Beşiktaş'tan para alamam" diye reddetti. Bunun yerine fahri üye olmayı, yani resmen yönetimin içinde olmadan, yönetime her türlü desteği vermeyi kabul etti...
ŞARTI şuydu : FEDA!

Yani Altınsay, yeniden yapılandırma eylem planının harfiyen uygulanacağına dair SÖZ ALDI !!!

Bu bu söze güvenerek çalışmalarına başladı...Kulüpten 1 kuruş para talep etmeden, 47 günde, 80 uçak yolculuğu yaptı...30'dan fazla futbolcu izledi...
Scout ekibi kurdu. Dünyaca ünlü hocaların ve klüplerin çalıştığı scoutlardan oyuncu raporları aldı...
Fransa'da Auxerre, Almanya'dan Bayern, İngiltere'den Arsenal, Chelsea, Italya'dan Milan kulüpleri ile resmi bağlantı kurarak, karşılıklı bilgi alşıverişi sağladi...Bu kulüplerin modellerinin incelenmesi için ekipler görevlendirmeyi istedi...

Ve bu yoğun çalışma meyvelerini vermeye başlamıştı...

Şener Özbayraklı, Salih Uçan, Emre Güral, Berkay,Ferhat Kiraz, Hakan Çalhanoğlu imza aşamasına getirildi...
Yabancı oyunculardan Karim Ansarifard da bu aşamaya gelmişti.
Oğuzhan Özyakup gibi bir büyük potansiyel, araya hiçbir menejer sokulmadan çok büyük bir transfer başarısı ile çok makul bir ücrete BJK ye kazandırıldı. 
Akgün ve Berat beleş alındı...Kadro degeri olan oyunculardi bu isimler.

Hoca kısmını biliyorsunuz...Bu genç kadroya " futbol oynatacak" , kimseden korkmayacak, çatir çatır basacak, çagdaş futbolu harfiyen uygulayacak ve en önemlisi TAKİM KURACAK bir hoca istiyordu...
Van Gaal ile 2M altında bir sözleşmeye imza attirmaya ramak kalmıştı. Yardımciları da Hoydonk ve Yıldıray idi...
1 tane de Alman milli takımının kaleci koçunu getirecekti Van Gaal...

(3) İşte bu büyük yeniden yapılanma ve devrim doğal olarak taraftarın büyük desteğine haiz olacaktı...neden?
Çünkü FEDA"yı görecekti...FEDA sahada oynuyor olacaktı...Kendini sahada görecekti taraftar...hiç abartmıyorum, bunlar yapılsa idi, BJK 20 bin kombine satardı...

Çünkü bu taraftar biliyor ki, bu yönetim yeniden yapılanıyor, bu yönetim yepyeni bir yapı kuruyor olacaktı...
Bu projeye destek olmayacak taraftar göremiyorum...

Bu yapılmadıği için şu anki gündem, Quaresma !
Nelerle ugraşıyoruz, halbuki nelerle ugraşmalı, neleri umut etmeliydik...


Ne Altınsay'a verilen söz tutuldu, ne de FEDA edildi...
FEDA şu anda sadece kulübe bir bağış kampanyasına indirgendi...

Yani Devrim igdiş edildi...Ruhu sökülüp atıldı...
Sadece bazı oyuncuların gitmesi, yerine başka bazı oyuncuların alınmasından ibaret hale getirildi...
Yani seçilen yol yine araya bir şampiyonluk sıkıştırsak olur mantığına döndü...
Oysa FEDA ugulansaydı, Beşiktaş çagdaş bir Avrupa Klübü olacak, daimi başarılara uçacaktı biraz sabır ile..."

forzadan alıntıdır.


Bu söylenilenler aslında sürecin en başından beri Beşiktaş'ın nasıl kaotik bir ortamda olduğu,nasıl bir çıkmaza sürüklendiğini gösteriyor. Levent Erdoğanlar,Tamer Kıranlar,Nur Çebiler... Sene başı kurulan Devrim projesi yerine taraftarın maruz bırakıldığı adamlar ve onların projeleri.

Fikret Orman'a geldiği ilk günden beri hep iyi niyetlerle yaklaştım.Fakat artık söz verilen ve yapılan şeyler arasındaki uçurum,güvenimi iyice azalttı.Quaresma'nın bu kadar değersizleştirilmesi,Rüştü'nün takımdan neredeyse kovulması(!),Egemen'e indirim sürecinde basın önünde yapılan şantajlar ( tüm sene oturur,maç başı parasını alamaz söylemleri) , Yıldırım Demirören'den geldiği günden beri hala hesap sormaması,onun hakkında birşeyler konuşmaması.Stad işinde yine çözümsüzlüğe gidişimiz vs vs.. Hani şurda yazmaya kalksan,belkide bitiremem yanlışları. Ama herşeyi geç bu takımın geleceğini önüne taş koyan hamlesidir İbrahim Altınsay'a güvenmemek,onu göndermek.Levent Erdoğan gibi adamlara yem etmek..

Maalesef yazık oldu yarınlara...


Bree Bismillah!!!


15 Ağustos 2012 Çarşamba

Anlamsız Bir Transfer Hamlesi


Ha oldu ha olacaklardan Batuhan.Tüm türkiyenin ıkınması ile itilemesi ile yıldızlaştırılmaya çalışılan ancak mayadaki bozukluğu buna müsade etmeyen bir isim.Enterasandır bunca zamandır tanırız ederiz Batuhan'ı bugün yaşına baktığım vakit 21 yazıyordu.Şaşırdım bir an.O kadar erken girmiş radarımıza yani.Bir yerde yüzü eskimiş.Ama halada şansı var.Yaşı buna çok müsait.Peki ya kendisi?

Allah'ı var yetenekli adam.Zaten yetenekli olmasa üzerinde bu kadar goygoy dönmez.Üzerinizde bu kadar laf,söz ettiriyorsanız sizde bayağı bir yetenek olması lazım.Yoksa millet niye sizle uğraşıp dursun?Ama gel görki olmuyor olmuyor.Geçen sezon sonlarına doğru Eskişehir'de çok güzel bir form tutturdu.Paly Off Avrupa Grubun'da neredeyse her maç gol atıyordu.Tam ''aha bu sefer oldu galiba'' derken sezon başı kadro dışı kaldı.Yani yine lastiği bir yerde patlattı.

Anlamsız bir transfer hamlesi diyorum çünkü Beşiktaş adına gerçekten anlamsız bir transfer oldu.Gereksiz bir risk.Bunca sıkıntının arasında araya birde Batuhan bombasını koymak dertsiz başa dert almanın örnek eylemidir.Kaldıki kadroya baktığın vakit bol bir santrfor topluluğunun arasına bir tanesini daha eklemek ne kadar sağlıklı bilinmez.Üstelik eksik birçok yeriniz mevcutken.Yani neresinden bakarsanız bakın Beşiktaş adına gereksiz bir hamle oldu.Batuhan sorunlu,tü,kaka olduğu için bunu demiyorum.Zira bu tip etiket yapıştırmalara oldum olası karşıyımdır.Standart bir transfer analizi çerçevesinde bakarsan gerçekten gereği olmayan bir hamle olduğu görülür.

Batuhan cephesinden bakarsakta ben onun Trabzon'a gitmesini isterdim.Gerek Şenol Güneş faktörü gerekse Trabzon'un o mevkideki eksikliği açısında.Şenol Güneş'in oyunculara sınıf atlattırmadaki başarısı malumunuz.Trabzon'da bulacağı yüksek yüzdeli forma şansı Batuhan'ın kariyeri açısında dönüm noktası olabilirdi.Batuhan açısından bu tercihin yansımalarını zamanla göreceğiz.Ha olurda gerçekten Beşiktaş'ta küllerinden yeniden doğarsa o zaman sadece Beşiktaş değil türk futboluda çok büyük kazançlar sağlar. 

Yerel Rekabetin Sınırlarını Belirleyen Adam: Selçuk İnan


Mehmet Demirkol geçen gün gün şöyle bir ifade kullanmıştı:''Selçuk İnan'ın performansı sadece galatasarayı değil türk futbolunu kökünden değiştiren bir olaydır.Çünkü o bugün beşiktaşta olsa beşiktaş çok farklı olur,fenerbahçede olsa fenerbahçe çok farklı olur'' gibisinden birşeyler söylemişti.Altına imzamı atacağım bir tespit.Kısaca Selçuk İnan'ın galatasaray tercihi önümüzdeki 5 yılın yerel rekabetinin sınırlarını çizen bir tercih oldu.

Bizim futbolcularımızın en büyük özrüdür futbollarına seviye atlatmak.Dün piyasaya çıktığı seviye neyse bugünde aynıdır.Kendini geliştirmek,futboluna aşama katmak,yetenekli futbolcu statüsünden yetenekli ve kaliteli topçu statüsüne geçmek bizim kesimin futbolcularına hep yabancı gelen tanımlardır.Son yıllarda piyasaya çıkan yetenekli gençlerin hepsi bugün hala yerinde saymakta hatta geriye gitmektedir.Çok azı bulunduğu konumu yükseltme çabası içine giriyor.Bu çaba içine giripte kendini bir seviye yukarı atan adamlarda hemen kendini belli ediyor.Misal Arda gibi,Selçuk gibi...

Manisa'da oynayan Selçuk çok başkaydı, Trabzon'da oynayan Selçuk çok başka.Bugün Galatasaray'da oynayan Selçuk ise bambaşka.Burada mesele oynadığınızın takımın seviyesi arttıkça sizinde seviyenizin artması.Çok adam gördük anadolu takımlarının yıldızı olup İstanbul takımlarında 10 maç oynamayı başaramayan.Oynadığınız her takımda işleyen bir düzenin kusursuz bir parçası olabilmeyi başarmak meselenin özü.Bunları başarabildiğiniz takdirde siz üst seviye bir futbolcu olabiliyorsanız.Aklınızı kullanarak,işinize ve hedeflarinize odaklanarak elinizden geldiğince oynadığınız takımın bir parçası olmak...İşte Selçuk İnan'ın basit sırlarında bazıları.

Çok başka bir adam Selçuk.Rakibininde saygısını kazanabilmiş ender isimlerden.Tıpkı Alex gibi.Zordur futbol ortamının bokunun çıktığı şu günlerde ezeli rakipten bile aynı saygıyı görmek.İki asist bir gol attığı maçtan sonra bile ezeli rakipten saygı düsturunu her türlü gören bir adam.Çünkü herkes biliyorki işini yapan bir adam Selçuk.Nasılki Trabzon'da elinden geleni yapıyorsa bugün Galatasaray'da da elinden geleni yapıyor.

Selçuk İnan şu aralar Galatasaray'da ''adım adım efsaneye giden yollar'' belgeseli çekiyor.Hemde her maç nasıl yapıldığını göstererek.Uygulamalı bir şekilde.Gayet açıklayıcı bir üslupla.Hiçbir muammaya,soru işaretine yer bırakmadan.Üşenmeden,hep aynı istek ve hırsla.Arkasından gelen gençliğin eline sağlam bir rehber bırakmak amacıyla.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Galatasaray 3-2 Fenerbahçe / Selçuk İnan Kaldığı Yerden Devam


Maçtan önce kısır oyunun hakim olduğu,düşük tempolu bir oyun bekliyordum.Beklediğimin aksi oldu.Nitekim beklemediğim bir fenerbahçe vardı maçta.Fenerbahçenin pozisyona girmede zaten zorlanacağını tahmin etsemde savunmada bu kadar sallanacakları,çok fazla acemi hata yapacakları hiç aklıma gelmedi.En azından iyi takım savunması yaparak bu maçı kotarmaya çalışacaklarını sanıyordum.Lakin onu bile gerçekleştiremediler.


Şu kadronun normal şartlar altında ne heyacan verici bir futbol oynamaya mecali var ne de pozisyona girmeye.Krasic transferini değerlendirirken demiştik teşhis yanlış yere diye.Göbek ikiliniz baroni-topal ise sola Krasic'i almışsın ileriye Kuyt'ı koymuşsun farketmez.El freni misali düşünüp-uygulama süreleri çok fazla olan bu iki adam fenerbahçeyi ileriye taşıyamaz.Hele birde bu maçtaki gibi kenar elemanlar topuz-caner olursa işiniz iyice zorlaşır.Pas yapan takım kimliği altında rakibin presi ile pas özürlü bir hale gelirsiniz tıpkı bu maçta olduğu gibi.Savunmada çıkmakta zorlanırsınız.Bu sebeplede Alex iyice orta sahaya gelip,rakip kaleden uzaklaşırsa böylelikle tek silahınızıda yok etmiş olursunuz.

Tahminim bu maçtan sonra fenerbahçe orta saha göbeğine en az bir transfer yapar.Misal böyle devam ederse Topal transferi çok mantıksızlaşır.Çünkü elinde zaten aynı tip iki oyuncu varken bir üçüncüsünü almak üstelik ciddi bir para vermek pek aklı karı olmaz.Orta sahaya alınacak ileriye dönük iyi bir oyuncu transferi Topal hamlesinin de değerini arttırır.Krasic hamlesinin de.



Fenerbahçe açısında özgüven sarsıcı bir başlangıç.Lakin Kuyt hamlesinin olumlu yansımaları orta sahaya yapılacak transferde referans alınmalı.Çünkü iyi yapılmış bir tercih Kuyt misali bu takıma birkaç seviye atlatabilir.

Fenerbahçe adına bir diğer nokta ise Sow'un iyice gözardı edilmesi.Böyle kaliteli bir ismin 90 +'da alınacak kadar kayda değer bulunmaması çok enterasan.Elinizde böyle bir golcü varsa bu kadar kolay gözardı etmemek lazım.

Ve son olarakta fenerbahçe de ciddi bir Aykut Kocaman sorunu var.Özellikle bu tip büyük maçlarda teknik adamlık bazında çok eziliyor.Misal maç esnasında anlıyorsun Terim'in Kocaman'dan kat be kat daha iyi bir teknik adam olduğunu.Kırmızı karttan sonra Topalı oyundan alıp krasic'i sürmek bir risk alma eylemi.Lakin devamı gelmiyor.Bu da bu tip maçlarda hep Terim'in karşısında ezilmesine neden oluyor.Aykut kocaman fenerbahçe kariyerinde belki çok iyi bir man managment olduğunu gösterdi.Yada yaşanan kaotik süreçte iyi bir birleştirici oldu.Fakat teknik adamlık konusunda çok fazla sınıfta kaldı.


Lazio maçının cezalılar dışındaki aynı dizilişi.Zaten tahminimiz bu yöndeydi.Bu maçın benim adıma en büyük öğrenimi şu oldu:taraftarda bu sezona dair oluşan ve geçen sezondan kalma inanılmaz sinerji,heyacan ve isteğin takımda birebir yansımasının olmasıydı.Kazanmanın ve kaybetmenin çok önemi yoktu bu yolda.Nasılki taraftar bu sezona dair çok heyacanlı ise,40 bin kombine almışsa,store her ürün yok satıyorsa,her galatasaraylıda şampiyonlar ligi yaklaştıkça içler kıpır ediyorsa aynı duyguların takımda da varolması geleceğe dair çok umut verici.Sonuçta geleceğe ışık tutan anlık galibiyetler değil varolan tutkulardır.

Terim'in takımı geçen seneki tutkusunu iyice perçinlemiş.Üstelik takımın kalite seviyesinide arttırarak.Bugüne dair Umut'u konuşuruz lakin benim bu takımda en çok dikkatimi çeken yine,yeni,yeniden Selçuk İnan oldu.Belliki geçen sezondan devam edecek.Ve böyle giderse gün geçtikçe oyunu çok daha büyüyecek.

Nispeten geçen seneki takım.Hamit-danny-umut dışında.Umut-elmander aynı tip oyuncu.Bu ikiliyi görünce galatasarayın zor pozisyona gireceğini düşündüm.Yetenek bakımından kısıtlı olsada bu iki isim mücadele bakımından tahribatı çok yüksek bir ikili.Terim'de zaten bu kozu kullanmak amacı ile olsa gerek maçın başından sonuaa kadar bu iki ismin sürekli pres yapması ile rakibi bozup kazanılan toplarda pozisyon bulmayı amaçlamış.Ve zaten girilen pozisyonların neredeyse tamamı bu şekilde geldi.Zaaf haline gelebilecek bu ikili çok büyük bir silah haline dönüştü.



Danny zımba gibi bir savunma.Müthiş fizikli,süper bir atlet.Lakin aşırı özgüvenli.Bu aşırı özgüven başına çok iş açar.Bugün birkaç kere bunu gördük.Sallanmaya çok müsait.Terim eğer ondaki bu özelliği olumlu yolda törpüleyebilirse müthiş kazanç olur.

Umut her şartta faydalı olur.Elmander'in bıraktığı topta kaleciyle karşı karşıya topu dışarı attı.Selçuk'un pasında ise on numara kontrol,on numara top sürüş,on numara bitiricilik yaptı!Böylede enterasan bir adam.Onun varlığı Elmander'in üzerine binen yükü çok haifiletecek.Bu senenin en faydalı transferlerinden biri olur.

Hamit takıma hala soğuk.Bir takım adaptasyon problemleri var belli.Ağırlığını bir türlü hissettiremiyor.Onun kendini bulması,Melo'nun takıma girmesi ile bu ligin oldukça üstünde bir kadro olur bu takım.Amrabat ve Burak'ıda unutmamak lazım.

Sezonun ilk resmi maçı,fenerbahçe maçı,kupa finali ve zafer...Zaten rüzgarı arkasına almış bir camia olarak doping etkisi yaratacak bir zafer.Belliki bu takım çok büyük bir aksilik çıkmazsa lige yine ağırlığını koyacak.Sıra şimdi şampiyonlar ligi kurasını beklemede.Birde orayı görmekte fayda var...