27 Şubat 2012 Pazartesi

Fazla Söze Gerek Yok!!!


Siz kendi pisliğinizde debelenirken;bizim hayallerimiz var...


Bizim arzularımız var...


Bizim ruhumuz var...





Bizim tarihimiz var...





Bizim hırsımız var...




Bizim tutkularımız var...




Aslında bizde sizde olmayan herşey var...



10 Şubat 2012 Cuma

Ne Demiştik:Son Topa Kadar!!!


Hep demiştim bu takım bu sezon herşeyden çok içimi ısıtıyor diye.Sahada duruşuyla,mücadelesiyle,centilmenliğiyle,bizim futbol sahalarında görmek istediğimiz şeyleri parkelere taşımasıyla.Bu takım herşeyiyle insanın içini ısıtan bir takım.Bu hiçbir maçta değişmedi bu sezon.Ne Sulukas'ın son saniye üçlüğünde ne de Teodosic'in 50 saniye kala farkı ikiye indiren üçlüğünde,ne de deplasmanda Siena'ya farklı mağlup olurken ne de Barcelona'yı elimizden kaçırdığımızda ne de Unics Kazan'a 20 sayıdan maçı verdiğimizde...Çünkü bu takım sonucun değerini ortadan kaldırıp mücadelenin değerini öne çıkaran bir takım.

CSKA'yı sayı olarak yenmek veya yenmemek çok önemli değil.Veyahut Olimpiakos'u.Asıl önemli olan bu takımları yüreklerde yenmek.Kağıt üstündeki büyüklüklerini parkelerde küçültmek.İşte asıl önemli buydu.Ve bu takım bunu hep yaptı.

2 sene önce küme düşmeye oynuyorduk.1 sene önce ligde play-off finali.1 gün önce muhtemelen bu sezonun eurolig şampiyonunu ve yine muhtemelen bu sezon ilk ve tek yenilgisini tattırdık.Herhalde bu tek paragraf bile bu takımın geldiği noktayı tek başına özetler.

Bu takımın herkese söyleceği ve öğreteceği çok şey var.Sırtını sponsorlara dayayarak suni başarı yakalamaya çalışan fakat ona rağmen bir baltaya sap olamayan basketbol takımlarına,yeşil sahalarda dev bütçelere sahip olupta,kendi çöplüğü içinde boğulan futbol takımlarımıza...Kısaca bakmasını bilene bu takım çok şey anlatıyor...Elinize,emeğinize,yüreğinize sağlık çocuklar...

7 Şubat 2012 Salı

Şapkadan Tavşan Çıkaran Gekas


Fenere 3 gol attı.Aklkışı hak ediyor.Samsunspor gibi küme düşmeye oynayan bir takımda,ligin ikinci yarısında gelip alışma fırsatı bile bulmadan 6 gol atmak başlı başına bir başarı.Bu da alkışı hak ediyor.Ama sadece bu bu kadar.Daha ötesi olmaz.

Bakıyorumda bir Gekas muhabbeti aldı başını gidiyor.Vay efendim Fener'in Gekas gibi forveti olsa Samsun maçı tam tersi olurmuş,Beşiktaş'ın derbide Gekas'ı olsa maçı her türlü kazanırmış,yok efendim Gekas'ı izlemek bir keyifmiş,ligimizi onurlandırmış,falanda filan.Noluyoruz lan?!?!Sanki Anzhi'den Eto'o geldi türkiyeye.Altı üstü Gekas.Bizim bildiğimiz Gekas.Bochum'da,Leverkusen'de,Frankfurtt'ta izlediğimiz Gekas.Nam-ı diğer ''Beleşçi Gekas''.

Bu ülkenin kendi içindeki ucuz değerlerini samimiyetsiz bir şekilde yüceltme girişimleri artık insanda kusma hissi yaratıyor.Futbolun saydam ama bir o kadar mat kısmı olan medyanın ne kadar ucuzlaştığını ve pespayeleştiğini buradan çok rahat çıkarabiliriz aslında.Futbolun düştüğü bok durum ortadayken ''vay Gekas şöyle vay Gekas böyle'' söylemleri aslında bu insanların futbola ne kadar ''yunan'' kaldıklarının bir göstergesi.Zaten üst düzey  hiçbir ligde iş yapmayacak bir oyuncu tipinin ürünü olarak ancak bizim ligde Gerd Müller muamelesi görürdü Gekas.

Gekas iyi bir istatistiğe sahip bir golcüdür arkadaş.CV'sine bakınca anlarsın zaten.Lakin nesli tükenmekte olan ve artık modern futbolda yeri olmayan bir santrafor tiplemesidir.Tipik bir altıpas golcüsüdür.Takıma taktik-teknik anlamda hiçbir katkısı olmadan yakaladığını atma gayretindedir.2. ligden ligimize teşrif edip muhtemelen yine 2. lige arz-ı endam edecektir.Hepsi bu kadar.Daha ötesini zorlamanın manası yok.

Karar Yanlışsa Uygulamanın Doğru Olmasının Bir Anlamı Yok


Bu sözler Serpil Hamdi Tüzün'e aitttir.Ve de çok doğru bir tespittir.Bu sözleri bir anda aklıma getiren ise Yusuf Şimşek'in 4-4-2'nin şubat sayısındaki röportajdan bir bölüm.Şu anda Turgutluspor'da oyuncu-teknik adam olan Yusuf Şimşek yardımcı antrenörlükle ilgili görüşlerini şöyle açıklıyor:

 ''Yardımcı teknik adamlık yapmayı hiç bir zaman düşünmedim.Boğulacaksam büyük denizde boğulayım dedim.İlerde iyi bir teknik direktör oluduğumda kimse Yusuf'u ben hoca yaptım diyemeyecek.Kendi tırnaklarımla kazıyarak yükselmek,iyi işler yapmak istiyorum.''

Yusuf Şimşek'in bu sağlıksız yaklaşımı aslından türkiyedeki çoğu kişinin sahip olduğu bir kafa yapısı.Bu yaklaşım çağdışı bir bakış açısı,köhne bir vizyon ve her zaman kaybetmeye mahkum bir zihnin eseri.

Artık dünya futbolunda ayağı topa değmemişlerin ayağa topa değmişlerden bu oyuna daha fazla değer kattığını açıktır.Futbol artık günümüzde bir spordan daha ziyade bilim ile içiçe geçmiş sosyolojik bir kavramdır.Bilim ile sosyolojik kavramları içinde barındıran bu oyun içinde her daim eğitimsel temelleri bünyenizde bulundurmalısınız.Salt tecrübe veya bu oyunun içinden gelmiş olmak bu işi layığıyla yerine getirme konusunda çok yetersiz kalır.




Bizim futbolumuzda teknik adamlık meselesinde ''apalamadan yürümek'' bu sektörün mottosu haline gelmiş.Futbolu bırakan hemen büyük denizlerde boğulma sevdasına kapılıyor.Ve kaçınılmaz son olarakta bir şekilde boğuluyorlar.


Çok önemli isimler bugün futbolmuza teknik adam olarak yön verebilirdi.Mesela Bülent Korkmaz efsane bir kariyerin ardından efsane bir teknik adam olabilirdi.Fakat futbol dünyasında kazanmış olduğu muazzam saygıyı ve tecrübeyi eğitim potasında eritebilseydi.''Apalamadan yürümek'',''olgunlaşmadan ham kalmak'' belkide bugünlerde yorumculuk-küme düşmeye oynayan takımlar arasında mekik dokumasının sebebidir.

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.Abdullah Ercan,Kemal Özdeş gibi nice özünde yetenekli olup büyük denizlerde boğulma sevdasına kapılmış birçok isim mevcut.Hepside bir sezonda 3 takım çalıştıran teknik adamların kısır döngüsüne tek tek dahil oluyorlar.

Aslında olay çok basit.Piontek-Fatih Terim,Derwall-Mustafa Denizli,Bryan Robson,Van Gaal-Mourinho,...Ve tabiki bilimsel yöntemlerle kat edilmiş bir eğitim yolu.