8 Mayıs 2015 Cuma

İyi Teknik Direktör Kötü Teknik Direktör



      Ligin son 5 haftasına girilirken  sezon başı birçok tahmin,hayal edilen noktalar ve beklentilerin çok uzağında olduğunu kabul etmek gerekir.Gerçi üç büyük takımında bugün şampiyonluğun bir ucundan tutması  herkesin hedefine yürüdüğünü göstersede atlatılan süreç,yaşanan badireler beklenenden çok farklı hikayeler çıkardı ortaya.Belkide beklentisine ve hedefine en az sarsıntısız yaklaşan takımdı Beşiktaş.Ve hatta büyük adımlar attıkları avrupa macerasında bile "güzel" denebilecek beklenmeik hikayeler çıktı karşısına.Ve fakat gelinen noktada geminin dümenindeki Bilic'in dahi çok tartışıldığı ve hatta yetersiz görüldüğü noktalarda 5 hafta sonraki sonuçlar belkide onun için sonun başlangıcı olacak.Liverpool deplasmanında son dakikalarda yenilen gol sonrası başlayan her beklenmedik mağlubiyette ısıtılıp ısıtılıp gündeme verilen Sergen Yalçın sesleri ve her hatasında baskının mislicesinin omuzuna yüklenen Bilic uzun emekler sonucunda buraya kadar oturttuğu bu takımda bunları ne kadarını hak ediyor büyük bir muamma.Bu noktadan genel bir konuya tekrardan bakmakta  fayda var.İyi teknik direktör kötü teknik direktör nedir?

     Mourinho bir röportajında bu konuda çok net bahseder.Kendisine iyi bir teknik adamın taktik-teknik yönünden mi yoksa oyuncu ilişkilerinde yönünden mı çok iyi olması gerektiği sorulduğunda verdiği cevap hepsinden biraz biraz cevabını vermiştir.Futbolun birden çok etmene bağlı olduğu noktada teknik adam yetisinin belli başlı unsurlara bağlı kalması beklenemezdi cidden.Günümüzün elit sayılan teknik adamlarının hepsinde antrenman metodları,taktik bilgi birikim,maç haazırlığı,oyuncu iletişimi gibi birden çok faktörün ortalamanın çok üstünde mevcut olduğu bir gerçektir.

     Bense daha ziyadesiyle alınan nokta getirilen nokta sentezinin daha gerçekçi olduğunu varsayarım.Sonuçta günümüzde Angelotti ile İsmail Kartal'ın sahip olduğu imkanlar çok farklı olmakla birlikte kişisel teknik adamlık becerileri takımlarının gösterdiği gelişimi doğrudan etkileyeceği bu kıstas daha uygun.Kısaca takımı ne noktada aldınız hangi noktaya getirdiniz.Bu kolay kolay yanıltmaz.

    Kaotik ve bir o kadar yıkıcı bir ekonomik buhran sonunda beşiktaşın bugün bütçe ve tesis imkanları olarak diğer rakiplerine göre hayli geride olduğu bir noktada  spor toto ligin 29. haftasında lider olması bence  alınan nokta getirilen nokta örneğini çok perçinleyecektir.Ve tabiki bundan iki sene önce gazetelere manşet dahi olmayacak şekilde yaptıkları transferlerin bugün ligin en efektif oyuncuları haline gelmesine de sessiz kalamayız.İyi oyuncu alıp verim alamamak çok büyük bir hata sayılmayabilir.Ülke,kültür uyumu oyuncunun takımın ana oyun yapısına verdiği reaksiyon her zaman tutmayabilir.Fakat vasat denebilecek transferlerden takım bütünlüğü içinde bir yıldız yaratmak...İşte bu küçümsenebilecek birşey değildir kesinlikle.Ve ben bugün beşiktaşta birçok oyuncu sayabilirim bu şekilde.

    Bilic'in krulumunda büyük katkısı olduğu,yönetmek ve yönlendirmekte olduğu takım bugün zirve yarışındadır.Ve hatta Tottenham ve Liverpool'u elemek gibi muazzam ötesi bir cv yaratmıştır kendi içinde.Bugün yaptığı hatalar yada eleştirldiği noktalar onu iyi mi yoksa kötü mü bir teknik adam sorunsalından daha ziyade "winner" mı yoksa iyi bir teknik adam mı sorunsalına yöneltir.Çünkü Bilic iyi kötü ayrımını yaptıklarıyla çoktan aşmıştır.

     Yarışın içindeki küçük nüanslar sizi şampiyonluğa dolasıyla "winner" teknik adamlığa taşır.Sonuçta "winner" olmakla iyi teknik adam olmka arasında sandığımızdan çok büyük fark vardır.Baskının ve stresin ağırlğı omuzlara her yüklenişinde "winner" karakterde kalıp soğukkanlı bir lider olmak her iyi teknik adamın harcı değildir.

Hiç yorum yok: