31 Temmuz 2012 Salı

Zeki Önder Özen


Eskisi gibi çok fazla tv başına geçip futbol veya spor üzerine artık her programı takip edemiyorum.Bunda internetin sana sunduğu koltuk üzerindeki rahat kadar günümüz görsel basınının doyuruculuktan ve aydınlatıcılıktan uzak yayıncılık anlayışıda mevcut.İnsan değişiyor,kendini yeniliyor ve kendini yeniledikçe hep daha iyisini arıyor.

Misal eskiden yani daha çocuk aklımın bana hakim olduğu dönemlerde ben her hafta 3.devre programını kaçırmadan seyrederdim.Engin Verel-İlker Yasin-Osman Tanburacı üçlüsü vardı.İyilerdi.Diğerlerine nazaran daha çok futbol konuşurlardı.Ben özellikle Osman Tanburacı'ya o zamanlar bayılırdım.Analiz becerisi veyahut futbol üzerindeki hakimiyetinden dolayı değil.Konuşma üslubundaki efektiflik ve enerjiydi beni etkileyen.Yoksa ne analarım o zamanlar yorumcunun futboldaki hakimiyetini ölçme konusunda.Keza bu yüzden o zamanlar Ahmet Çakar'ı da dikkatle dinlerdim.O dahada efektifti bu konuda.Her tartışmada söyleyecek muhakkak bir söz bulurdu.Tabi o zamanlar ne bilelim o sözlerin çoğunun boş olduğunu...

Zaman ilerledikçe,futbola olan bakışımız olgunlaştıkça,algımızın köşeleri arttıkça,dış dünyayı daha bi yakından tanıdıkça eskiden yorumlarını sevdiğim adamlar bana yavan gelmeye başladı.Anlattıkları ''saf'' futbolu arayan ben için çok yetersizdi.Keza yazılı basın içinde aynısı geçerli.Benim futbol algım geliştikçe ve derinleştikçe bunu katmerleyecek ve perçinleyecek yazılı ve görsel medya bulmakta zorluk çekiyordum.Ben kendimi her geçen gün yeniledikçe görsel ve yazınsal futbol medya ailesi olduğu yerde sayıyordu.

Bizim medyamızda yıllardır yorumcu tayfasının yerinde saydığını gördük.Bir adam 10 yıl önce ne diyorsa 10 yıl sonra hala aynı şeyleri söylüyor.Çünkü kendini yenilemiyor,geliştirmiyor,hep olduğu yerde sayıyor.Edirne'nin ötesinde ne olup bittiğinden habersiz,kendi dünyasındaki klişelerine sıkışıp kalmış.Ama yinede bu sektörden ekmek yiyor.Offf hemde ne biçim!!!Yesinde,helal-i hoş olsun.Bizim gözümüz kimsenin kazancında değil ama insan o ekranın karşısına geçtiği vakit yeni birşeyler öğrenmek istiyor.Olaya farklı noktalardan bakmak istiyor.En azından ben bir yorumcuyu dinlerken ondan bunları bekliyorum.Benim göremediğimi görmeyi veyahut görüpte farkına varamadığımı bana anlatmalı.Yani bana birşeyler katmalı.Yoksa ekran karşısına geçip döndürüp döndürüp aynı şeyleri anlatmanın kimseye bir yararı yok.

Çok az adam var böyle ekranlarda.İşte onlardan biride Zeki Önder Özen.Kendisini dinlettiriyor(ki bu çok önemlidir bir yorumcu için),konu üzerindeki hakimiyetini çok net belli ediyor,bilgisi ve görgüsünü sakinliğiyle birleştirince ne demek istediğini çok net anlatabiliyor.İşte bu çok önemli.Her ekrana çıkanın bağırıp çağırdığı medya kültürümüzde bu tip sakin adamlara çok ihtiyaç var.Amacı ekrana çıkıp piyasa yapmak olan insanlar değil bildiklerini bir nebze olsun anlatmak isteyen insanlar lazım bize.

Önder Özen'i yakından tanıyanlar bilir.Özellikle Sevilla-Fb maçlarındaki başarılı analizleri ile çok gündeme gelmişti.Fenerbahçenin o sezonki avrupa yürüyüşünde arka planda olan isimlerden biriydi.Benim şahsen ekrandan yorumlarını dinlerken çok keyif aldığım biri.Dinleyene birşeyler katabilen ender yorumculardan.Çok yerinde ve doğru analizleri var.Özellikle futbolun transfer eksenine sıkışıp kaldığı şu günlerde Ntvspor'daki programı yaklaşan futbol sezonuna dair iştah açıcı.

Peki hiç üşenmedimde sabahın 5'inde bu yazıyı niye mi yazdım?Sonuçta babamın oğlu değil ya.Lakin mevzu o değil.Çok fazla yok bu gibi adamlar piyasada.Hiç olmazsa varolanın hakkını verelim.Verelimki devamı gelsin...

Hiç yorum yok: