28 Nisan 2012 Cumartesi

Öze Dönüş


Dün bütün gün boyunca eve dönüş yolculuğundaydık.Sağsalim eve kapağı attık,direkt gündemde ne olmuş bitmiş diye tv'yi açtım.Neler neler olmamışki?Pep sezon sonu görevden ayrılacakmış(gerçi beklenen bir ayrılıktı),Montpellier bir ciddi deplasmandan daha üç puan çıkararak şampiyonluğa koşuyor ve belkide en önemlisi İbrahim Altınsay fahri de olsa Beşiktaş'ta futbolun başına geçiyor.

İbrahim Altınsay'ı dışarıdan bir futbol sever olarak ne kadar tanıyabilirsem o kadar tanıyorum.Futbol görgüsü,dünya futboluna hakimiyetini tartışılmaz.Yazılarından okuduklarımız,röportajlarından çıkardıklarımız kadarıyla bu işin özünü kavramış biri.Yorumlarını veya yazılarını beğenirsin beğenmezsin o sana kalmış.Ama bu öznel yaklaşım onun sahip olduğu bu değerleri gölgelemez.Yıllar önce İbrahim Altınsay'ı tanımaya başladığım zamanlarda daha önce beşiktaş yöneticiliği de yapmış olduğunu bildiğim için neden acaba Demirören yönetimi böyle bir adamadan faydalanmıyor diye hep merak etmişimdir.Kendi camianız içinde futbol üzerine böyle kafa yoran adamlara her zaman ihtiyacınız vardır.Lakin Demirören zamanında geçen 7 senede anladıkki onun kafa yapısı ve futbol bakışı ile bu adamların futbola bakışı arasında dağlar kadar fark var.İbrahim Altınsay her ne kadar bu işi profesyonel olarak üstlenmesede bir şekilde sportif direktörlük diyebileceğimiz bir makama getirildi.Gerçi bu ülkedeki sportif direktörlük olayı farklı boyutlarda algılansada bunu daha sonra detaylı bir şekilde açarız.Bu gelişme bile Demirören'in başkanlık yaptığı bir kulüpte devrim olarak nitelendirelebilir.Normal şartlar altında küçük ama Beşiktaş için büyük bir adım.

Beşiktaş'ın içinde bulunduğu durum ortada.Mali olarak dibe vurmuş aynı paralellikte sportif anlamda çökmüş bir camia.Şu sıralar gelecek sezon için avrupa lisansı almak için mahkeme kapılarında bekliyorlar.Bu bile içine düştükleri durumun vahametini çok net ortaya koyuyor.Aslında bu benim çok net beklediğim bir senaryoydu.Çünkü Yıldırım Demirören zamanından Beşiktaş yüzyıllık geleneklerinin çok dışına çıktı.Kendi özkaynakları ile başarıyı yakalamış,kendi değerlerini yaratmış bir kulüp olarak bunların tam zıddı bir politika izlemek bu camianın köklerine dinamit koymaktı ki kuşkusuz şu an ki durum bunun eseri.Tıpkı Galatasary'ın 2007-2008 sezonundaki lanetli şampiyonluğu gibi Beşiktaş'ın da 2008-2009'daki dublesi bütün bu yanlış yapılanmanın üstünü örttü.Dünya kulübü olmayı her sene pahalı transferlerle sağlamayı düstur edinmiş bir zihniyetten gerçi daha fazlası beklenemezdi.Sezon başında bir arkadaşım sence bu sene Beşiktaş şampiyon olabilir mi diye sorduğunda imkansız dedim.Çünkü Beşiktaş'ın başında Yıldırım Demirören vardı.

Şimdi yeni bir başkan yeni bir anlayış.İbrahim Altınsay'ın rolü öze dönüş sinyalleri veriyor.En azından artık bir Beşiktaşlı alınan her karardan sonra futbolu bilen birinin varlığından ötürü bir nebze olsun rahat olacak.Aslında Beşiktaş'ın önünde mükemmel bir örnek var:Borussia Dortmund.2003'te iflasın eşiğine gelmiş Borussia Dortmund bu sezon üst üste ikinci kez şampiyon oldu.Üstelik bir dünya devi olan Bayern Münich'in önünde.9 sene önce aldıkları küçülme kararı ile az maliyetli ama yetenekli isimlere yöneldiler.Alt yapıdaki oyuncularına daha fazla şans verip alt yapıyı işlemeye başladılar.Geçen sezon şampiyon olurlarken en pahalı transferleri 4.5 milyon avroluk Lewandovski idi.Klopp geldikten sonra 6. oldular,5. oldular,kıl payı şampiyonlar ligi biletini kaçırdılar(Nuri'nin kaçırdığı penaltı ile) ve şimdi 2 senedir üst üste şampiyonluk yaşıyorlar.İşte bu yüzden Beşiktaş camiasının önündeki bu örneği çok iyi incelemesi lazım.Çünkü onların bulunduğu bu durumda bir zamanlar Dortmund da vardı.Daha önce yayınladığımız Borussia Dortmund incelemesi aşağıdadır.

BARCELONA'YI DEĞİL DORTMUND'U ÖRNEK ALMALIYIZ

Hiç yorum yok: