13 Temmuz 2011 Çarşamba

Bugün Susanların Yarın Konuşmaya Hiç Hakkı Olmayacak!


Futbol endüstriyelleşmiş olabilir.
Ama biz malul/meta değiliz.
Taraftarız.
Seyirciyiz.
Renklerine sevdalandığımız tutkunlarız.
Hangi Beşiktaşlı başarısızlıktan dolayı takımını terk etmiş?
Hangi Beşiktaşlı yenilgiden sonra takımına küsmüş?
Hangi Beşiktaşlı harama tevessül etmiş?
Yıllardır söyledik. Şimdi bağırmak zamanı.
Şeref’inizle oynayın, Hakkı’nızla kazanın!
Beşiktaş’ı bir değerler manzumesine dönüştüren, “duruşumuzu” borçlu olduğumuz iki abide isme yakışanı yapın.
Biz Beşiktaş taraftarları…
Elle atılan golle hüzünlendik. Hak etmemiştik.
Kendini yere atıp penaltı kazanan oyuncuya öfkelendik. Hak etmemiştik.
Rakibine dirsek vuranı, çelme takanı ıslıkladık. Efendi davranılmamıştı.
Haksız yere ceza gören rakip oyuncuyu savunduk. “Eyyamcı hakem” diye bağırdık.
Böyle olmalıydık.
Gündelik yaşamımızda peşinde koştuğumuz ahlakı, erdemi, dürüstlük ve olgunluğu sahada da görmeliydik.
Bizler Hatice’nin ahvalini de önemseyen, neticenin ille de başarının biricik kriteri olmadığına inananlardık.
Bugün Türk futbolu büyük bir sınavdan geçiyor. Kaybettiğimiz, üzüntüden kahrolduğumuz maçların nasıl parayla satın alındığını, nasıl “ille de başarı” diyenlerin hayatımızın biricik sevdasını istismar ettiğini öğreniyoruz.
Bugün maaşımızdan arttırdığımız bir biletin, umudumuzu bağladığımız bir kuponun, harçlığımızdan biriktirdiğimiz bir deplasman biletinin ardında aslında ne oyunlar oynandığını, ne hile ve düzenbazlıklar olduğunu öğreniyoruz.
Bugün sevdalandığımız renklerin süregelen soruşturmanın sadece mağduru değil, zanlısı da olabileceğini öğreniveriyoruz.
Mahkemenin kararını vereceği son güne kadar bu olayda ismi geçen bütün Beşiktaşlılar bizim için masumdur. Onlara önyargı ile bakmayacağız.
Ancak diğerlerinin yaptığı gibi arkalarından peşi sıra gitmeyi de reddetmeliyiz. Acı ve sancılı da olsa doğrusu budur. Artık “o” Beşiktaşlılar bize bizden olduğunu kanıtlamak zorundadır. Zira bizim yıllardır –perde arkasını bilmeden- yaşadığımız düş kırıklığını Kayseri’de yaşayan “Boz Baykuşlar” ile empati kurmadan gerçeğin peşinde koşamayız.
Şimdi iki takım var. Biri namuslu ve dürüst olanların takımıdır. Diğerinde ise şikeci, düzenbaz ve hile ile çıkar peşinde koşanlar var.
Biz Beşiktaşlılar ilkini temsil ediyoruz. Etmeliyiz.
Onun içindir ki masum olduğuna inandığımız, sonuna kadar inanacağımız “zanlı” Beşiktaşlılarla aramıza mesafe koymalıyız. Masumiyetlerini kanıtlayıncaya kadar ne “büyük” diye bağırırız ne de “yanındayız” diye destek veririz. Artık aidiyet değil hukuk devreye girmiştir. Adaleti simgeleyen o gözü bağlı kadın kadar tarafsız ve objektif düşünürüz.
Zira biliriz ki eğer ki ortada Beşiktaşımızı zan altında bırakacak bir iddia varsa. Biz utanacağız.
Eğer ki puan ya da kupa için anlaşılmışsa o kupaya saygı duymayacağız.
Eğer ki bir kişi bile vaatle Beşiktaş’a karşı yeterince koşmamışsa biz sevinemeyeceğiz.
Kimse “Beşiktaşk” dediğimiz için her şeyi mübah göreceğimizi beklemesin. Biz sevdiğimiz renklerin sevdalısıyız, belalısı olmayacağız.
Diyoruz ki:
Arının…temizlenin…masumiyetinizi sadece yargıya değil, bizlere de kanıtlayın.
Sizi kucaklayalım. Coşkuyla gücünüze güç katalım.
Ama siz de arınıncaya, temizleninceye ve masumiyetinizi kanıtlayıncaya kadar Beşiktaş’la aranıza mesafe koyun. Beşiktaş’a yapılacak en büyük iyilik budur.
Diyoruz ki:
Tarihi bir fırsat elimizdedir.
Adını dürüstlüğü ile bizleri “şerefli ikinciliklerle” onurlandıran efsanevi başkanımızın diliyle adlandıralım. “Fitbol”da temizlik hareketini biz Beşiktaşlılar başlatalım. Formalarımıza, atkılarımıza bir siyah kurdela bağlayalım. Bilelim ki o kurdela sahibi olan bizler “Fitbol”da Temizlik Hareketi”nin erleriyiz.
Manifestomuzu birlikte yazalım.

Ey diğer renklere gönül verenler…
Bu yazıdaki bütün Beşiktaş sözcüklerinin yerine kendi takımınızı, siyah beyaz yerine kendi renklerinizi yazın…
Var mısınız?
                                                                                                 FORZA BEŞİKTAŞ-ÇARŞI GRUBU




Son dönemdeki gelişmeleri müteakiben Türk futbolunun içine girdiği kaos ortamı tüm kamuoyunca malumdur.
Futbolu temizleme adına yapılan bu operasyonları başlatan Büyük Türk Yargısı'nın kararlılığı, olayların üzerine gidişi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk' ün " Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim." deyişiyle son derece örtüşmektedir.
Hakedenlerin hakettikleri cezaları çekmeleri anlamında Türk Adaleti'ne olan inancımız tamdır ve bu sürecin Turk futbolunun temizlenmesi adına büyük bir fırsat ve milat olduğunu düşünmekteyiz.
Ancak, olayların başladığı gün " ivedi karar vereceğiz, yargıyı beklemeyeceğiz " diyen Türkiye Futbol Federasyonu'nun, 6 gün sonra karar değiştirip "acele karar vermeyeceğiz" demesi de son derece manidardır.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun elinde kanıt olmadan harekete geçememesi ne kadar normalse, basına sızan belgeleri önemsememesi, böyle kritik bir ortamda ligin sağlıklı ve hakedenlerle başlatılması adına harekete geçmemesi ve geciken adaletle daha alt sıradaki takımların hakkının yenecek olması gerçeğiyle belgelerin bir an evvel temin edilebilmesi için uğraşı içinde olmamak ve bekleyeceğiz demekte bir o kadar anormaldir.

Türk futbolunda eşi ve benzeri görülmemiş böyle özel bir durum oluşmuşken sadece gerekenlere cezaları vermek ve adaleti hemen sağlamak adına kamuya yansımış yani gizliliği kalmamış delilleri talep edip, bir an önce gereğini yapma kararını veremezken, Galatasaray Spor Kulübü başkanının açıklamasına yakışmıyor diye karar verebilmek ne kadar doğrudur.
Ayrıca unutulmamalıdır ki, 1481'den beri kültürün simgesi, 1905'ten beri sporun beşiği olmuş Anlı, Şanlı Galatasaray Spor Kulübü'nün başkanına neyin yakışıp neyin yakışmadığını karar verecek tek merci sadece ve sadece yine Galatasaraylıların ta kendisidir.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun, sadece gecikmeyen adalet isteyen Sayın Başkanımız Ünal Aysal'ı disiplin kurallarını uygularım diye tehdit etmekte gösterdiği aceleciliği adaletin yerini bulması için göstereceğine inanmak ve Türk futbolunun üstündeki bu kara bulutların bir an önce kaldırıldığını görmek istiyoruz.
 
ultrAslan olarak, kulübümüzün, başkanımızın ve bugüne kadar sarı kırmızıyı temsil etmiş herkesin yanında olduğumuz gibi, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.
 
 Saygılarımızla                                                   Galatasaray Taraftar Grubu ULTRASLAN               


Bursaspor taraftarları olarak, gündemdeki 'şike ve teşvik primi' soruşturması ile ilgili daha önce yayınlamış olduğumuz açıklamalarımız ve görüşlerimiz doğrultusunda, Beşiktaş tribünlerince yapılan çağrıya yanıt vermek için bir kez daha açıklama yapma gereği hissetmiş bulunuyoruz.

Futbolun endüstriyelleşme evresinde olduğu ve bu evrimi büyük ölçüde tamamladığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu evrim öyle bir evrimdir ki, her şeyden önce artık yüz binlerce insanın bir yaşam biçimi haline getirdiği bu ‘zevkin’  odağına futbolu değil, parayı adapte eder. Ve bu evrenin tamamlanmasına karşı durmamak ve bunu kabullenmek, işten çıkarmalar arttığında seyirci ortalaması düşen yani halkın takımı konumundaki hiçbir takımın onuruyla bağdaşmaz, bize yakışmaz.  Bu kapsamda, Bursaspor taraftarı geçmişte olduğu gibi bugün de üzerine düşeni yapacaktır. Yeşil beyaz sevdalıları olarak bizler, “Temizlik ve temiz lig istiyoruz” sloganıyla çıktığımız bu yoldan asla dönmeyeceğiz.

Bursaspor ile Beşiktaş tribünleri arasındaki sorunun, neye dayandığı hepinizin bilgisi dâhilindedir. Takımımızın küme düştüğü 2003-2004 sezonunda yaşanan çeşitli saha içi ve saha dışı olaylar, iki takım taraftarları arasındaki sorunun bu raddeye gelmesine neden olmuştur. Ancak bu sorunun asıl sebebi, bugün yayınladığı çağrı ile takdir toplayan Beşiktaş tribünlerinin, aynı tavrı o dönemde, aynı bugün olduğu gibi kanıtlarla ortaya konan bazı gerçeklere karşı gösterememiş olmasıdır. Bunu, sadece Beşiktaşlıların değil, tüm spor kamuoyunun değer verdiği bazı Beşiktaşlı merhum ve yaşayan spor yazarları da pek çok kez dile getirmiştir.  Beşiktaş tribünlerinin daha önce açtığı bazı pankartlarla bu sorun giderilemez, önemli olan o pankartlarda ismi geçen kişilerin değil, Beşiktaş tribünlerinin gerçeklerle yüzleşmesidir. Bu konu, Beşiktaş tribünlerinin bir samimiyet sınavıdır. Ya geçecek, ya kalacaklardır. Bursaspor tribünleri, bu açıklamasıyla üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır. 2004 yılından kalan ve o gün kurulmadığı için bugün 51 renktaşımızın, kardeşimizin, ağabeyimizin cezaevinde olmasına sebebiyet veren o bir cümle ‘2004 senesiyle yüzleşiyoruz, Bursaspor ve tribünlerinden özür diliyoruz’ cümlesidir. Bu cümle, 7 yıldır kurulmadığı için büyük olaylar yaratan bir cümle olarak değil de, bu büyük gerilimi bir noktaya indirgemek için kurulan bir cümle olarak hatırlanabilir. Bu fırsat, hiç olmadığı ve bir daha hiçbir zaman olamayacağı kadar önümüzdedir.

Gün, bizleri tel arkasında duran birer maymun olarak gördüğü ortaya çıkan kişilere ve oluşumlara karşı birlik günüdür. Stadyumda bir meşale yakıldığı için kulüplerin ceza aldığı bu devirde, ‘şike’ suçlaması delillendirilen kulüplerin ismi ve rengi ne olursa olsun TFF tarafından cezasız bırakılması, 2004 yılında ‘şike yapmadığı için düşen’ bizlerce kabul edilemez. Bizler, soruşturmanın odağında görülen kulüplerin sağduyu sahibi taraftarlarının da böyle düşündüğünü adımız gibi biliyoruz.Geçrek taraftarlar, hiçbir kupa veya başarıyı, onurunun önünde tutmamıştır, tutmayacaktır, tutmamalıdır.

Son olarak, Kulüpler Birliği Vakfı’ndan çıkan ve altında tüm lig takımlarının imzasının bulunduğu bildirilen açıklamanın altına Bursaspor Kulübü imza atmışsa bile Bursaspor taraftarı asla imza atmamaktadır. Bunu bir kez daha tekrarlıyoruz.

                                                                                Bursaspor Taraftar Grubu TEKSAS


"Her kim Türk futbolunu kendi çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kendi takımına ve camiasına etik olmayan yollara başvurup Türk futbolunun kirlenmesine sebep oluyorsa o takım ve kişiler en ağır şekilde cezalandırılsın. Hatta bu Trabzonspor Başkanı Sadri Şener dahi olursa Trabzonspor'umuzun küme düşmesini bile temiz futbol adına kabulleneceğimizi söyledik. Yaşanan bu süreçte kirli futbolun temizlenmesi adına en çok güvendiğimiz iki kurum vardı. Bir tanesi yeni seçilen Türkiye Futbol Federasyonu diğeri ise
Kulüpler Birliği idi. Fakat gelinen süre içersinde gördük ki bu iki kurum Türk futbolunun temizlenmesi için değil, tamamen danışıklı dövüş yaparak kendi menfaatlerini nasıl korumanın mantığı ile hareket etmişlerdir. Bir Trabzonspor taraftarı ve futbol severler olarak buradan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'a sesleniyoruz. Futbol Federasyonu Başkanı seçilmenize rağmen fanatik bir Fenerbahçeli olduğunuzu hem söylemlerinizden hem eylemlerinizden gizlemediniz. Yaşanan bu süreçte sanki
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı değil de Fenerbahçe Kulübü Başkanı gibi davrandınız. Verdiğiniz demeçlerde anladık ki derdiniz Türk futbolunu temizlemek değil, Fenerbahçe'yi bu düştüğü kötü durumdan kurtarmak. Verdiğiniz iki demeç her şeyi açıklıyor. Birincisi 'Kişisel suçlar kurumları bağlamaz', ikincisi ise 'Türk futbolunun en az zararla çıkması için çaba harcıyoruz' sözleridir. Sizin bu demeçlerinizden Türk futbolseverlerin anladığı şudur: 'Aziz Yıldırım'ın yaptıkları Fenerbahçe Kulübü'nü bağlamaz,
Fenerbahçe bu ligin şampiyonudur. Cezayı Aziz Yıldırım çeksin' diyerekten Fenerbahçe'yi bu olaydan soyutlamaktır. Ve en sonunda Fenerbahçe'ye başkan olmaktır. Şu bilinmelidir ki kulüp başkanları kulüp kararlarında imza yetkisi olan ve her sözü, eylemi camia adına gerçekleştiren kişidir. İkinci söyleminiz ise Türk futbolunun en az zararla çıkması yönündeki açıklamadır. Bu soruşturmada mercek altına alınan ve şaibe karıştığı söylenen 19 maçın yüzde 80'i Fenerbahçe'nin karıştığı şaibeli olaylardır. Dolayısıyla
demek istiyoruz ki bu dava Fenerbahçe'niz en az şekilde zarar görerek kurtulması yönünde çalışacağımız davadır. Mehmet Ali Aydınlar şunu sakın unutma, bu şike depreminin yüzde 90 muhatabı Fenerbahçe'dir. Bütün olayları yaptığı iddia edilen Fenerbahçe'dir. Sizin yaptığınız mağduru korumak değil, suçluyu korumaktır. Eğer temiz futbol adına bir şey yapacaksanız lütfen istifa eden. Ülke futbolunun geleceği açısından en hayırlı şey bu olur. Gidin Aziz Yıldırım'ın yerine Fenerbahçe Başkanı olun."
Son söz olarak söylüyoruz ki takımlarını seven milyonlarca taraftara yazık. Ülkenin bütün kurumları bir araya gelsin, Türk futbolunu temizlemek için sen-ben kaygısı taşımadan çürük yumurtaları ayıklansın. Buradan bu soruşturmayı ortaya çıkaran emniyet teşkilatına ve değerli savcılarımıza Türk futbolu adına teşekkür ediyorum. Bir teşekkür de Trabzonspor Kulübümüzü şike ve şaibeye bulaştırmayan başkanımız Sadri Şener ve yönetimine ve bu süreç içersinde sağduyulu davranan büyük Trabzonspo taraftarınateşekkür ediyoruz. Bu ligin gerçek şampiyonu olarak Trabzonspor'un şampiyonluğunu tescil ediyoruz."

                                                                  TRABZONSPOR TARAFTAR OLUŞUMLARI


Bu Ateş Üfleyerek Sönmez, Çözüm Zamana Yayılamaz
Türk futbolu çok ağır bir şaibe altında. Toplumumuzu sadece sportif açıdan değil sosyal açıdan da alt üst edecek kadar derin ve yaygın olduğu anlaşılan büyük bir sorunla karşı karşıyayız.

Göreve yeni başlamış olan Türkiye Futbol Federasyonu’nun ne denli ağır bir sorumluluk altında olduğunun bilincindeyiz. Kararların geciktirildiği her gün Türk sporuna zarar vermektedir. Bilelim ki dünyanın saygın bir gücü olmaya soyunmuş bir ülkesi olarak asıl verdiğimiz sınav etik değerlere sahip çıkma konusundaki kararlılığımızdır.

Galatasaray olarak biz, Türk futbolunun içine düştüğü bu karanlıktan bir an önce çıkarılması için tüm mercilerin, gerekirse liglerin bir süre ertelenmesi kararı dahil, üzerlerine düşen tüm görevleri zaman kaybetmeden yerine getireceklerine ve kararın verilmesi için gerekli bilgi ve delillerin Federasyon’umuza ivedilikle iletilerek sürecin hızlandırılacağına inanıyoruz.

Galatasaray camiası olarak alınacak her karar ve uygulamanın en yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Ünal Aysal
Başkan
Galatasaray Spor Kulübü

Hiç yorum yok: