13 Temmuz 2011 Çarşamba

Türk Futbolunda Kaos Vol.2



Kulüpler Birliği Vakfı Değerli Üyelerine Saygıdeğer Başkanlarım; Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. BU yolladığım mektup şahıslarınıza özeldir ve mahremdir. Resmî bir yazı değildir ve bilgilendirme amaçlıdır. Yaşadığımız süreçte basın ve diğer yollarla birtakım bilgiler edinmiş olabileceğinizi biliyorum. Olayları bir de benim tarafından dinlemenizin, konuları daha iyi irdelemenize yardımcı olacağı kanaatindeyim. Gözaltına alınım tarzı tam bir terör örgütü üyelerine yapılan muamele ile aynıdır. Onur kırıcı bir olay yaşanmamıştır fakat 2 ayrı şehirde 6 ayrı noktaya eş zamanlı baskınlar yapılıp bütün evleriniz ve iş yerleriniz rahatsız edilmiştir. Sorguda sorulan sorular çocukça ve futbol literatürünün dışındadır. Misafir takıma verdiğiniz yemek, pastırma baklava gibi hediyeler şike metası olarak algılanabilir. Transfer etmek istediğiniz bir futbolcu ile görüşen yönetici şike suçlamasıyla karşılaşabilir. Rakip takımın 11'ini öğrenmeye çalışmak suç olabilir, örnekleri çoğaltabiliriz. Yaşadıklarımızı ve sorulan soruları bilseniz gülmekten verecek cevap bulamazsınız. Kısacası bu konuları takip edecek polis, savcı ve hakimlerin kesinlikle uzman kişiler olmasını mutlaka sağlamak lazımdır. Sorgulayanlar böyle olunca gömlek ilk düğmeden itibaren yanlış iliklenmiş oluyor ve sonucun adaletli çıkma şansı kalmıyor. Sizlerin birçoğu beni tanıyor ve başarılı olduğumuz dönemleri de olmadığımız dönemleri de biliyorsunuz, çok samimi olduğumuz başkanlar dahil hiçbirinizden şahsımın "maçı verin" mânasında bir imâm oldu mu? Hayır, sebebi; "Çalma kapıyı çalarlar kapını" atasözü benim de başıma gelmesin anlayışıdır. Yıllardır bu konudaki tavrım ortadadır. Maç satanlarla ilgili her yerde bağlayıcı sözler söylemişimdir ve halen bu sözlerimin arkasındayım ve namusumu sokakta bulmadım. Bu soruşturmanın sonunda beraat edeceğimden en ufak bir şüphem yok. Sizlerden ricam mahkeme sonuçlanana kadar geri dönülmez mağduriyetler çıkmasına mani olmak için gerekli görüşlerinizi ortaya koymanızdır. Futbolda ehil olmayan kişilerin ortaya koydukları komik delilleri bir tarafa bırakarak gerçek delillerle bir sonuca gidilmesini sağlamaya yardımcı olmanız gerektiği kanaatindeyim. Zira hepimizin başına gelebilecek olaylar ileride bütün kulüplerimizi zor durumda bırakabilir. Kısacası yargıyya güvenimizin tam olduğu gibi bu konuda yasal düzenlemelerin şart olduğu da aşikardır. Hukukçularınız dosyaları incelediğinde durumun ne kadar vahim olduğunu anlayacaklardır. Bu insanların (sorguyu yapanların) gözünde yöneticiler menfaat için kulüplerde görev almış kişilerdir. Herkese potansiyel olarak menfaatçi gözüyle bakılmaktadır. Bizler bu işleri kulüp sevgisi, aidiyet duygusu, camiamıza hizmet duygularıyla değil, ihale kapmak, şöhret olmak, milletvekili olmak için bu işleri yapan kişileriz. Bu çok tehlikeli, onur kırıcı ve her an hepinizin başına gelebilir. Zamanınızı aldığım için sizlerden özür dileyerek çalışmalarınızda başarılar diler, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Mecnun Otyakmaz 10.07.2011
Sivasspor Kulübü Başkanı

* HaydeVira.Net'e Teşekkürler...

Bugün bu konu hakkında blog olarak 3.yazımız olucak,aslında bir daha yazmamayı düşünüyordum fakat gerçekten bir şekilde rahatlamam gerekicek.Bugün Türk Futbolunda Kaos başlığı altında türk futbolunu ilerleyen günlerden bekleyen tehlikeyi ve TFF hakkında birkaç görüşümü belirtmiştim.Benim ardımdan pelezinho TFF'yi çok daha ağır eleştirerek,ve bu oyunu kirletenler hakkında çok güzel bir yazı yazmıştı.Gel gelelim bu yazının nedenine.İnternette bu konu hakkında araştırma yaparken ve haberleri takip ederkenki gelişen olaylar ve en son bu belgeyi görmem...Artık işin içinde çok ciddi olaylar olduğunu,daha kirli eller olduğunu görmeye başladığımı söyleyebilirim. Gerçekten yönetimsel bazda bizlerin nasıl oyunlara geldiğini görmemek elde değil.Ortada o kadar ciddi iddaalar varken,deliller,belgeler,gözaltılar,tutuklamalar varken TFF'nin hiçbirşey olmamış gibi devam kararı ve Kulüpler Birliğinin tam destek politikası. Bu noktada işte duruyorum. Bizim safiyane duygularla bu işe inanmamız,gönül vermemiz,bir taraftar olarak harçlıklarımızdan kısıp koşa koşa bilet almaya gitmemiz herşey boşmuş demekki. Şimdi bu yöneticilerimiz kalkmış,ekonomik boyutlarını düşünürek,ya da kendi elleri de kirli oldukları için bir çok şeyi sümenaltı yapmak istedikleri için bir şike olayına göz yumuyorlar ve en büyük destekçisi oluyorlar. Burada benim bunu midem kaldırmıyor açıkçası. Bir Beşiktaşlı olarak kulübümün aşağıda yaptığı açıklamayı sindiremiyorum. Bizim yıllarca haksızlıklara karşı direttiğimiz,şerefli 2.liklerimizle övündüğümüz,yıllarca haklarımızı yiyorlar,şike var şaibe var derken,aziz yıldırıma küfrederken,tff'ye ayar verirken şimdi bu olanlara inanamıyorum.Ve bir Beşiktaşlı olarak diyorum ki Çekin ellerinizi Beşiktaş'dan ey yönetim! Bu utancın altından kalkamazsınız,böyle bir açıklamayı savunamazsınız. Kim ne yaptı ise cezasını çekmeli diyebilmeliydiniz ama bunu bu bile diyemediniz. Gerçekten yazık..



Kulübümüz’ün futbol gündemini meşgul eden soruşturma ile ilgili açıklamasıdır:

11 Temmuz 2011 Pazartesi günü Türkiye Futbol Federasyonu merkez binasında, Türkiye Futbol Federasyonu daveti ile gerçekleştirilen Kulüpler Birliği ortak toplantısında, Sayın İlhan Cavcav tarafından yapılan açıklama Kulübümüz tarafından desteklenmiş ve paylaşılmıştır.

Kulübümüz, belirsizliğin sürdüğü şu günlerde Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun sorunları çözmek için alacağı kararların Spor Toto Süper Ligi’in geleceğini ve marka değerini yönlendirip yükselteceğine, temel değer olan kulüp camialarımızı belirsizlikten çıkartacağına, Beşiktaş Jimnastik Kulübü Yönetim Kurulu olarak inancımız tamdır.

Kulüpler Birliği Vakfı üyesi Kulübümüz’ün, hukuk ve adalete duyduğu büyük güvenle camiamıza zorunlu duyurusudur.

Beşiktaş JK Yönetim Kurulu

Tüm 18 kulubun de sahip çıktığı, TEK SES TEK YÜREK (!) olduğu Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının bulaştığı veya bulaştığına dair zamanında basına yansıyan bir kaç haberle sonlandıralım yazımızı..




1997 - 1998 Sezonu
Türkiye futbol tarihinde ilk kez bir şike olayı şahitli, belgeli ve suçüstü olarak mahkeme kayıtlarında yeraldı. Suç, sanıklar ve tanıklar belli oldu ama güzide medyamız sus pusu oynadı ve bu olay da bir şekilde sümenaltı edildi.

Rakip futbolcuya rüşvet verdiği ortaya çıkan Fenerbahçe Spor Klübü'nün bu olayda kullandığı aracıları bağlayan kişinin daha sonraları futbolda birçok şike olayında parmağı olduğu ispatlanan Sedat Peker'e "kurban olması" ve İsviçre maçı öncesi tribünlerin "İsviçre Milli Takımı'nı döğduğuna pişman etmeye" çağıran Davut Dişli'den olduğu iddia edildi.

Peki, bu olay zamanında Fenerbahçe Spor Klübü'nün başkanı kimdi? Hemen cevap verelim: Aziz Yıldırım! Aziz Yıldırım şike olayı için yaptığı açıklamada ise "Hem neden şike yapalım ki? Fenerbahçe Şekerspor'u yenemiyorsa, şampiyonluğu da hak etmiyor demektir" diyerek farkında olmadan zorlu geçeceğini düşündüğü maçlarda şike yapabileceklerini de itiraf etmiş oldu!

http://www.radikal.com.tr/1998/05/05/spor/02sup.html


1998 - 1999 Sezonu

14 Aralık 1999 Salı günü Fenerbahçe, Türkiye Kupası ilk turunda karşılaştığı 2. Lig takımı Pendik'e 2-1 yenilerek elendi. Karşılaşmadan sonra Dereağzı Tesisleri'ni basan 100 kadar taraftar, futbolcuların tesislerden çıkışını engelleyip onları tehdit etti. Kapıda bekleyen Fenerbahçe amigo ve taraftarları ilk olarak kapıdan çıkan Rüştü'nün önünü kesti ve arabasındayken ona saldırdılar. Rustu'ye saldırı olayında adı geçen kişi Aziz Yıldırım'in başkanlığı döneminde konre üyesi oldu ve futbolcusuna dayak atma olayında adı geçen şahsa karşı ne bu başkan ne de Fenerbahçe Yönetim Kurulu'nun tek üyesi itiraz etmedi.Daha sonraları, şike araştırmaları sırasında, Sedat Peker ve Mecnun Otyakmaz'in bu olayda da rol oynadığı kayıtlara geçti.

2001-2002 Sezonu

Fenerbahçe - Beşiktaş derbi maçı öncesi Fenerbahçe Spor Klübü'nün istediği hakemlerden birisi maça atanmadığı için Aziz Yıldırım dönemin MHK başkanı Bülent Yavuz'u tehdit etti. Bülent Yavuz'u tehdit etmediğini iddia eden Aziz Yıldırım kendisine sorulan soruya şu şekilde karşılık verdi:

"Türkiye'yi başınıza yıkarım' deyip demediğimi tam hatırlamıyorum. Uzun bir konuşma yaptım ve biraz da sinirlendim. Şöylemiş olabilirim. Şöylediysem de arkasındayım."

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=35111
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=34965

2004 - 2005 Sezonu

Aziz Yıldırım 1907 Derneği'nden atılan Barış Ertul için "Seni polise ihbar ettiğimi söylemişşin. Ben, işim varsa polise bırakmam kendim yaparım." dedi! Olay medya tarafından kısaca bahsedilip unutturuldu.

http://arşiv.sabah.com.tr/2005/04/13/spo102.html

2004 - 2005 Sezonu

Fenerbahçe Divan Kurulu'nda üyesi Kerim Kerimoğlu, İstanbulspor'a teşvik primi verildiği konusunda elinde belgeler olduğunu söyledi!

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=201646
http://www.pressturk.com/detay.php?d=13303

İstanbulspor'a kayıtdışı olarak 600 milyarlık bir ödeme yapıldığı belgeleri ile TMSF tarafından ispatlandığı halde hiçbir cezai müeyyide uygulanmadı! Aziz Yıldırım çıkan haberlerle ilgili olarak Habertürk kanalına dava açtı ama bu 200 milyarlık tazminat davasını kaybetti. Haberde TMSF'nın İstanbulspor'a el koymasının ardından ortaya çıkan belgeler yayınlanmış ve bu belgelerin akla getirdiği sorular ortaya konmuştu. TMSF'nin ortaya çıkardığı belgelere göre İstanbulspor futbolcularından maşörüne kadar tüm takım kaynağı belirsiz paralar almıştı. Savunmalarına göre Fenerbahçe, transfer etmediği Petkov'a "elden" 600 milyar ödemişti ama Fenerbahçe Petkov'u transfer etmeyince bu paranın akıbetinin ne olduğu hiçbir zaman belirtilmedi.

2005 - 2006 Sezonu

Deniz Barış'in lisansının iptal edilmesinden sonra Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım Tahkim Kurulu'nun tamamı hukukçu üyelerine dönük bir tehdit kampanyası başlattı ve bu olaydan sonra bazı kurul üyeleri istifa etti. Almanya'da yazılan ve 268 Fenerbahçeli taraftraların imzaladığı mektupla, kurul üyeleri Fenerbahçe düşmanlığı yapmakla itham ve bu nedenle süratlarına kezzap dökmekle tehdit edildi. Hatta Gençlerbirliği kulübü başkanı İlhan Cavcav, Federasyon başkan vekili Fenerbahçeli Şekip Mosturoğlü'nu "Tahkim kurulu" toplantısını bizzat basmakla itham edip üyelerin tehdit edildiğini söyledi. Bütün bu tehdit ve baskının sonucu olarak Aziz Yıldırım sadece ve sadece 20 gün hak mahrumiyeti ile cezalandırıldı!

Hiç yorum yok: