27 Temmuz 2011 Çarşamba

Hayallerinin Peşinden Koşan Bir Adam İle Koşmayan Arasındaki İnce Çizgi


Bildiğiniz gibi yaklaşık bir ay kadar önce Umut Bulut Toulouse'a transfer oldu.İyi oldu kötü oldu yada teknik-taktik analiz yapmak değil mevzu bahis.Ortada hayallerinin peşinden koşan bir adamın hikayesi var.Belkide Umut'un Toulouse'a gidişini birazda bu şekilde yorumlamak lazım.Geçen gün Fenerbahçe-Sakarya maçını izlerken aklıma düştü bu olay.Semih'in halini gördükçe nedense aklıma Toulouse'lu Umut geldi!

Umut'un futbol yeteneklerini pek beğenmesemde bünyesinde barındırdığı hırs ve mücadeleci yapı onu farklı kılan meziyetleri.Çok gol kaçırıyor hatta bazen saç başta yoldurabiliyor ama kimse onun sahadaki mücadelesini görmezden gelemez.Sahip olduğu yeteneği kısıtlı.O da bunun farkında.Ama sürekli olarak kendi futbolunu geliştirmek için ortaya koyduğu çalışkanlığa şapka çıkarmak lazım.İşte bu yüzden futbol yeteneklerini pek beğenmesemde sürekli olarak kendisini geliştirme arzusu ve kapasitesinin çok üstünde ortaya koyduğu işler ona çok büyük saygı duymamı sağlıyor.Sonuçta bu ülkede Umut'tan kat be kat daha yatenekli olup çalışkanlık meziyetinden yoksun,bir gram kendisini geliştirememiş bir yığın harcanmış genç yetenek mevcut.İşte bu yüzden bu çocuğa büyük saygı duymak lazım.Öyle veya böyle her sezon 10 gol ve üzeri garantisi veren ve bu ligde 100 gol barajını geçmiş bir adamdan bahsediyoruz.


Ve o Umut Bulut bu yaz Toulouse'a transfer oldu.Çünkü avrupada oynama hayali vardı ve bu hayalinin peşinden gitti.Türkiyede çok az vergi oranı ile kral maaş alabilecekken o daha azına razı olup avrupada futbol oynama hayalini gerçekleştirdi.Trabzon Şenol Hoca ile çok iyi bir hava yakalamışken,Trabzon'da yerel kahraman olma yolunda gitme ihtimali varken o zor olanı seçti.Kendini avrupada kanıtlamak gibi zor bir yoldan gitti.Alın size bu adama saygı duymak için bir sebep daha.Ne diyelim yolu açık olsun.Eee şimdi bunu Semih'le ne alakası var diyeceksiniz?Aslında o kadar çok alakası varki....


Semih'in hazırlık kampındaki performansı şahane.Döktürüyor desek yeridir.Ama hepimiz biliyoruzki Semih ne kadar döktürürse döktürsün sezon başladı mı evine yani yedek kulübesine döner.Bunu Semih'te çok iyi biliyor.Semih hiçbir zaman Fnerbahçe'nin ilk onbir oyuncusu olarak görülmedi,görülmeyecekte.Şu ülkede santrfor yetenekleri bakımından türk oyuncular içerisinde açık ara en iyisi olarak görüyorum Semih'i.Oyun zekası,son vuruş becerisi,oyunu okuma yeteneği hepsi üst düzey bir şekilde mevcut bu adamda.Yahu bu adam yedek geçirdiği bir sezonu gol kralı olarak tamamladı daha ne olsun!Ama hiçbir zaman kendisini ne kendi camiasına nede bu ülke insanına kabul ettiremedi.

Euro 2008'deki şahane performansından sonra artık avrupaya gider diyordum lakin kontratındaki bir yıllık opsiyonu buna izin vermemişti.Bu sezon bitince Emenike transferi de gerçekleşince ''artık durmaz bu diyarlarda,atar kendisini avrupaya'' diyordum.Durmamasıda lazımdı.Fakat sonra gördükki Semih Fenerbahçe ile 3 yıllık sözleşme imzalamış.Hem de yedek kalacağını bile bile.Ne diyelim bize fenerbahçeye ve Semih'e hayırlı olsun demekten başka birşey düşmez.

Fakat işte burada bir Umut'a bakıyorum birde Semih'e.Birisi hayallerinin peşinden giden bir adam diğeri hayallerinin peşinden gitmekten sürekli korkan ve kaçan bir adam.Semih şu an avrupanın birçok kulübünde oynayabicek kapasiteye sahip birisi.Bunu özellikle Euro 2008'deki performansıyla tüm avrupaya gösterdi.Fakat o zoru değilde kolay yolu seçti.Semih'in Fenerbahçe'deki şu performansını görünce bana sürekli çevremden söylenen sözler geldi aklıma.''Bu çocuk kendini harcadı''.Semih de benim hesap.

Semih'in oyncu yeteneklerini Umut'la mukayese bile etmem.Fakat bu iki adam arasında çok ince bir çizgi var.Birinde mangal gibi yürek varken diğeri kafasını kuma gömen deve kuşundan farksız.İşte bu yüzden Umut herşeye rağmen Semih'ten bir adım öndedir benim nezdimde.Çok ince bir çizgi farkıyla hemde... 

Hiç yorum yok: