31 Mayıs 2011 Salı

NBA Play Off Finali Bu Gece Başlıyor!!!


Futbol sezonu bitti ama NBA sezonu henüz şampiyonunu bulamadı.NBA'de sezonun şampiyon takımını belli edecek nefes kesen seri bu gece başlıyor.Miami-Dallas şampiyonluk için kıyasıya kapışmaya hazırlanırken bizde yine bu işi en iyi bilene bırakalım dedik ve yeniden Alpay'ın kapısını çaldık.O da bizi tekrardan kırmayarak yine enfes bir seri analizi yaptı.Şimdiden Alpay'a sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.

                                                                  YÜZÜK  AŞKINA

 Geldik sezon boyunca bütün takımların hedefledikleri, rüyasını kurdukları seriye; ve artık şampiyonluğa, yüzüğe giden yolda son bir engel olduğu için oyuncular var ve hem Miami hem de Dallas oyuncuları bunun bilincinde ve kapasitelerinin fazlasını sahaya koymaya şimdiden hazırlar. Çok ilginç bir play-off mücadelesi izledik aslında bu sene. Şu anda bu finali belki de San Antonio- Orlando yada Lakers-Boston bile oynayabilirdi çünkü play-off maçları o kadar birbirine yakın ve momentumu sadece birkaç dakikalığına eline alan takımın yönüne gitti ki hangi takım serilerini geçse sürpriz olmayacaktı. Maçların birbirine bu kadar yakın gittiği yada bu kadar çok geri dönüşlerin ve overtimeların olduğu bir play-off sezonu da görülmedi sanırım. Finale çıkan iki takım Miami ve Dallas belki de bakılsa konferans finallerinde rakiplerinden daha çok dakika geride götürmüşlerdir oyunu ancak her iki takım da Euro 2008’deki Türk milli takımı gibi son dakikalarda yada son saniyelerde müthiş geri dönüşler yaparak hem maçları  hemde moral motivasyonları eline alıp final yoluna geldiler (her iki serinin de 5. Maçları bu geri dönüşlere ve son darbeyi indirmeye çok elverişli örneklerdir).


Şans faktörü bu kadar etkili gözükse de yine de yiğidi öldür hakkını yeme düşüncesiyle yola çıkıp hem Miami’nin hem Dallas’ın bu finali konferanslarındaki en çok hak eden takımlar oldukları gerçeğini de es geçmemek lazım. Bu iki takımı da final yolunda buluşturan en önemli etken farklı çıkış yollarından gelse de aynı: Yüzüğe olan açlık. Bir tarafta genç ve ligin geleceğini şekillendiren süperyıldızlardan oluşan ve ilk senelerinde şampiyon olmak için ellerinden geleni yapacak olan Miami, diğer yanda da belki de kadrodaki bir çok oyuncunun göreceği son final olan, her biri ligde bir zamanlar süperyıldız konumunda bulunmuş ancak şu andaki takımın Alman genç(32!) yaşındaki süperyıldızın etrafına görev adamları olarak monte edilen ve ellerindeki bu son şansı affetmemek isteyen Dallas. İki takım da çok sivrilmeyen zaman zaman vites arttırma şeklinde geçen normal sezon performanslarının ardından play-off’lara geldiler ve birçoklarının beklediği Lakers-Boston finalini konferans yarı finallerinde bozarak adlarını finale yazdırdılar. Bir anlamda 2006’nın rövanşı gibi gözükse de aradan geçen 5 yılda köprünün altından çok sular aktı ve iki takımda şimdi bambaşka koşullar altında tekrar karşı karşıya gelecekler. Seriyi iki takım içinde ayrı ayrı değerlendirmek gerekirse:


Miami Heat:Sezon başında kurulan ‘Three Kings’in neler yapacakları bütün yaz ve sezon boyunca NBA’de konuşulan en popüler konuydu ve özellikle sene başında ilk 10 maçta alınan 5 yenilginin ardından bir çok basketbol yazarı Miami’yi ve özellikle ‘şampiyon olmak için takım değiştiren adam’ LeBron’u yoğun bir eleştri yağmuruna tutmuştu. Ancak daha sonra ivmeli bir biçimde performansını arttırıp 3 süper yıldızın kimi günlerde sorumluluğu tek başına kimi günlerde de güçlerini birleştirerek aldığı galibiyetler ve serilerle adını play-off finaline yazdırdı ve eleştrileri bir anlamda ortadan kaldırdılar. Sezon ilerledikçe bir arada oynamaya alışan LeBron ve Wade kimi günlerde yanlarına Bosh’u da ilave ederek olağanüstü performanslar sergilediler( bir maçta 3 oyuncunun da 30 üzeri sayı kaydetmesi gibi). Başarının ancak bu şekilde birbirleriyle oynamayı bilerek geleceğini biliyorlar ve ellerinden geldiğince bu durumu kullanmaya çalışıyorlar.

Artıları:
En önemli avantajları tabi ki de 3 süperyıldıza birden sahip olmaları.Hem LeBron, hem Wade hem de Bosh ortalama bir takımı ligin kalburüstü ekibi haline getirebilecek yıldızlarken aynı takımda buluşmaları en çok rakip takımların kabusudur heralde. Her biri bile oyunun belli dönemlerinde sahne alıp iş yapsa ve bunu sadece 16 dakikaya yaysalar mesela tüm maç aktif olan en az 1 süperyıldıza sahip olmuş olur Miami ve oyundan düştükleri sırada kullandıkları taktikte genellikle bu oluyor. Özellikle bu yaz takım değiştirme kararı bile Amerika’da reyting rekorları kıran ve yüzüğe olan hasretini sona erdirmek için kendini Wade’in yanına atan LeBron bu ligin belki de en dominant oyuncusu ve Bulls serilerinin son dakikaları gösterdi ki onu durdurmak neredeyse imkansız. Hal böyle olunca şampiyonluğa bu kadar yaklaşmış bir Lebron’u durdurmak çok zor olacaktır hatta çoğu yerde bu pek mümkün olmayacaktır.Yalnızca hücumda değil savunmada da oldukça kuvvetli olan Miami’nin bu yönü de bir diğer avantaj, olağanüstü hücum yönü gölgelese de Lebron ve Wade aynı zamanda çok iyi birer savunmacı ve bunu Bulls savunmasında Derrick Rose’un ve potaaltının savunulmasındaki başarıda rahatlıkla görebiliriz.Çok iyi bir Bulls serisi çıkaran ve neredeyse hatasız bir orta mesafe isabeti ile oynayıp eleştirileri haksız çıkaran 3. Süper yıldız Bosh ile Bulls serisinde zaman zaman ön plana çıkan Chalmers, Miller gibi dış şutörlerin ve Anthony,Haslem gibi savunma canavarlarının ve de takımın gizli koçu tecrübe abidesi Pat Riley’in desteği Miami’nin büyük artılarından.
Eksileri:
Sahada 3 süperyıldız olunca takımların savunma konusunda işlerinin çok zor olacağı beklenir ancak Miami takımında genellikle bu opsiyonu kullanmayı tercih etmiyor. Sezon boyunca onların en çok eleştirilen yönleri bu oldu çünkü bazen Lebron topu alıyor ve sadece kişisel şovunu yapıp 1’e 5 hücum etme yolunu seçiyor, Wade topu aldığında bazen ise gözlerimiz Lebron’u aradığında elleri belinde dip çizgide sakız çiğnemekten başka bir şey yapmadığını görüyoruz. Bazen bu iki oyuncunun da Bosh’u unuttuğu zamanlar oluyor ve bir maçı yalnızca 8-10 atışla bitirdiğine şahit oluyoruz. Bu belki final serisinde yüzük aşkına en az seviyeye indirgenebilir ancak genç ve bir anlamda şımarık süperyıldız olmaları Dallas’ın onların moralini maç içinde bozması durumunda işleri çok daha kötü hale getirebilir. Bir diğer eksisi ise Miami’nin Dallas’a kıyasla bench potansiyelinin oldukça zayıf kalması. Bir maç boyunca 2 dış şut sokması Miller ve Chalmers için çok iyi bir bench katkısı vermiş olması demektir ki bunu Dallas benchinde yapacak bir dünya insan var. Keza Anthony, Bibby ve Haslem’in de sınırlı skor katkıları ve sayı yükünün bu 3 yıldıza emanet olması Dallas takımının savunmada odaklanacağı oyuncu sayısının aza inmesini sağlayacaktır. Koç Spolestra’nın da final serisi için yeterli bir koç olup olmaması da ayrı bir tartışma konusu.


Dallas Cephesi:
Geçen yılki kadronun neredeyse hemen hepsiyle yola çıkmış olmalarına rağmen Rick Carlisle’nin felsefesini oturtması ve özellikle play-off’larla başlayan şampiyonluğa olan inanç ve açlık Dallas’ın buralara gelmesindeki en önemli etken. Her biri vakti zamanında süper yıldız olan(Kidd,Stojakovic,Marion,Terry) isimlerin kariyerlerini bir yana bırakıp ligin –hakkı teslim edilmese de- en durdurulması zor oyuncusu Nowitzki’nin etrafında görev adamlığı yapmasıyla Mavs buralarda buldu kendini ve 2006’da 2-0 öne geçtikten sonra kaybedilen bir maç ile edinilen panik ile birlikte serinin kaybedilmesi özellikle Nowitzki için büyük bir ders olmuştur ve artık final tecrübesi görmüş bu takım Heat’in karşısında dimdik duracaktır. Bir çoğu kariyerinin sonlarında olan(Kidd 36, Terry 35, Peja 34, Marion 33,Nowitzki 32 yaşında) oyuncular belki de ellerine geçen son şansı değerlendirmek için var güçleriyle mücadele edeceklerdir.


Artıları:
Nowitzki. 2.11 boyunda olup sahanın her yerinden ve pota altından şut tehditi olan bir oyuncuyu savunmak çok zordur ve Alman yıldız bunu çok iyi bildiği için tüm play-off boyunca özellikle Thunder serisinde olağanüstü maçlar ve maç sonları oynadı ve ne kadar durdurulmaz bir oyuncu olduğunu bizlere gösterdi. Ayrıca taşıdığı liderlik özelliği ve yaşının getirdiği olgunlukla 2006’dan farklı bir oyuncu ve işler sıkıştığında genç ve ‘meşruti’ bir topluluk olan Heat yıldızlarının aksine takımı toparlama adına çok daha işlevsel bir rol edinecektir. Bu avantajın yanında Dallas’ın tam bir takım olması ve gününde olduğunda olağanüstü dış şut performansları( bkz. Lakers serisinin son maçındaki kırılan üç sayı rekoru), pota altındaki Chandler’ın domine edici oyunu ve lig tarihinin en iyi oyun kurucularından Kidd’e sahip olmaları ile Miami’nin kat kat üstünde olan bench gücü Dallas’ın öne çıkan artılarından bazıları. Lebron savunmasında Marion, Wade savunmasında çok görünmese de ligin en iyi kısa savunucularından Kidd ve sadece savunma göreviyle orada olacak olan Stevenson ve pota altında Chandler ve Haywood ile kuracakları ribaunt üstünlüğü ile en önemlisi çok daha tecrübeli takım olmaları bu sene şans faktörünün ön planda olduğu seriler halinde geçen play-offlarda Dallas’ın en büyük avantajı olacaktır.

Eksileri:
Yukarıda saydığımız bütün artıları ‘gününde bir Dallas’ ın yapıyor olması kafalarda oluşan en büyük soru işareti. Lakers serisinin son maçına bakarsak bu seriyi çok rahat süpüreceklerini söyleyebiliriz ancak Thunder serisinde kaybedilen maçlara bakacak olursakta bu sefer Miami’nin süpürgeleri vuracağını söylemek yanlış olmaz. Hücumda yarattıkları bu dengesiz performansın motivasyonla birlikte savunmaya da yansıması onların kolayca oyuncan kopmasına neden olabilir ve bunu yaptıklarında süperyıldızlı Miami’nin darbeyi indirmesi zor olmayacaktır. Ayrıca takımın ilk 5 oyuncusu Caron Butler’ın play-off’lar esnasında sakatlanması onların rotasyonuna ciddi bir darbe vurdu ve yapılan açıklamalar gösteriyor ki Butler muhtemelen bu seride de oynama şansı bulamayacak. Onun yerine oynayan Stevenson’un var gücünden daha fazla bir gücü sahaya sürmesi gerekecek ancak disiplin problemleri olan bu çocuğun böylesine gerilimli bir atmosferi taşıyıp taşıyamayacak olması merak konusu. Soru işaretlerinden bir diğeri ise Lebron, Wade ve Bosh’un savunmasında ne kadar etkili olacakları çünkü özellikle Nowitzki ve Marion’a bu konuda tam anlamıyla güvenilmediği bir gerçek.

Son Söz:
 Önceki yazıda belirttiğim gibi bu serinin kazananı yine biz izleyiciler olacağız ve bu artı-eksilerin olup olmayacağını görmek ve takımların ‘yüzük aşkına’ verecekleri amansız mücadele bizi çok güzel bir seri izlemeye itecektir. Seri dışında özellikle Dallas’ın sahibi Mark Cuban’dan da iyi bir performans beklediğimi(açıklamalar anlamında) söyleyim ve Nowitzki-Lebron eksenli yüzük açlığının birisi tarafından son bulacağı seride iki takımın da enerjilerinin son demlerine kadar mücadeleyi bırakmayacağını belirteyim. Seride Miami otoriteler ve kağıt üzerinde favori gösteriliyor olabilir ancak benim favorim bu seride tecrübe ve açlığın daha büyük olması itibarıyla Dallas. Son olarak tahminde verecek olursam( iyi bir iddia oyuncusu olmadığımı da hesaba katalım): 4-2 Dallas diyorum.

                                                                                                 Gönderen:Alpay Alpaydın

Hiç yorum yok: