14 Haziran 2011 Salı

Algıda Seçici Olmak Lazım


Bugün Barcelona'nın futbol olarak geldiği nokta ortada.Tarihin en iyi takımı diyoruz bu futbol ilahlarına.Ve bütün dünya şu an onların oynadığı futbolu oynamaya çalışıyor.Gerek basit gerekse karmaşık anlamda.Fakat görünen şuki futbolun tek bir doğrusu yoktur.Bugünkü düzende herkes barcelona gibi olmak istiyor.Elbette kim onlar gibi oynamak istemezki?Fakat sorun şuki bu takım gökten inmedi.Günümüzün futbolunun zirve noktası olan bu takım çok kolay buralara gelmedi.Uzun yıllar kupada kazanamadı.Yeri geldi küme düşme noktalarında gezindi.Fakat 30 yıllık bir felsefe gelişimini sabırla uygulayarak bu noktaya geldiler.

Rijkaard galatasarayın başına ilk geldiği zaman hayatımın en mutlu günlerinden birini yaşadım.Üstüne birde Neeskens reisi duyunca çıldırdım desem yeridir.O günden sonra hayata daha farklı bi gözle bakmaya başladım.Hani yeni birine aşık olurda her gün kendinizi sebepsiz yere sırıtırken ve mutlu olurken bulursunuz yaa.İşte benim durumda böyleydi.Kolay mı bee barcelona ile duble yapmış,Messi'yi piyasaya sürmüş,bugünün barcelonasının temellerini atmış güzel insan Rijkaard galatasaraya gelmişti.


Tabiki bende herkes gibi hayallere daldım.Bizimde barcelona gibi oynayacağımızı hayal ettim.Kendi kafamdan kadro kurarken Ayhan'dan Xavi!!!!!!,Barış'tan İniesta!!!!,Sarp'tan Toure!!!!!,Arda'dan Messi,Baros'tan İbrahimoviç yaptım.Kafamda takımı bu rollerde kurguluyordum.Çift yönlü orta saha bekledim bende tıpkı Rijkaard'ın beklediği gibi.Olmayınca yine daldım hayallere Emre Çolak'tan bekledim bu görevi yapmasını.Sezonu üçüncü bitirince alışma evresidir dedik.Bak barcelona 30 yılda bu noktaya geldi dedik,sabır dedik,transfer şart dedik.Dedikte kime dedik.Yine hayallerle girdik sezona yine hüsran.Hayır o değilde akşam barcelona maçını izleyip ardından galatasaray maçını izleyince insan takımdan soğuyordu.İki saat önce İniesta'yı seyreden bu gözler aynısını Barış'tanda bekliyordu!!!!Anlayacağınız  öyle bir noktada olduğumu farkettim ki algıda seçici olmak gerek.Ben sürekli iyimser olma peşinde koşarken bu noktayı ıskalamışım.Naparsanız umut taraftarın ekmeğidir.

Rijkaard'ın eline verdik pizza yapımı için gereken malzemeleri,bunlardan bize çiğ köfte yap dedik.Olmadı olamazdı da.Rijkaard ilk senesinin sonunda üçüncü olmamız başarıdır dediği zaman futbol ulemaları çullandılar Rijkaard'ın üzerine.Zaman yine onu haklı çıkardı.Barışlarla,ayhanlarla,saplarla üçüncü olmak gerçekten büyük başarıydı..Bu konuda Bayern Münich sportif direktörü Hönees'in çok güzel bir görüşü var verdiği röportajda.Kendisine Barcelona gibi oynanılmaya çalışıldığının sorulması üzerine:

Barcelonayı kopya etmenin bir getirisi yok.Biz kendimize ait olan başarı yolumuzu çizmeliyiz.Bizim Messi'miz  Xavi yada İniesta'mız yok ve onlar bu tarzı çok uzun süre çalışarak oluşturdular.İkinci bir Barca olma çabası bizim geçmiş yıllarda yapmış olduğumuz en büyük hatalardan birisiydi.Onlara bakıp örnek almamız gereken tek şey yetenekler konusunda sabır göstermek olabilir.... diyerek devam ediyor.

İşte en mükemmel tespit.Demem o ki algıda seçici olmakta çok büyük fayda var.Her takımın barcelona tarzı futbolu oynamaya çalışması doğaldır.Bunu iyi becerenlerde var.Villareal gibi.Lakin her takımın bu şekilde oynama zorunluluğu yoktur.Bazen başarıya Dortmund'un izlediği yollada gidersiniz yada Porto'nun izlediği yollada.Önemli olan ortaya koyduğunuz felsefeye sıkı sıkıya sarılıp onu sabırlı bir şekilde devam ettirmektir.


Bundan iki sene önce çok hayal alemine dalmış olduğumu farkettim.Tabiki bizde pekala bu oyunu iyi oynayabilirdik.Fakat müthiş vizyona sahip yöneticilerimiz buna müsade etmedi.Pardon suç onlarda değildi dimi?Suç bu müthiş potansiyelli kadroyu kullanamayan Rijkaard'daydı.

Eminimki bu ülkede barcelona maçını izleyip,İniesta'ya hayran kaldıktan sonra kendi takımının maçını izlerken kendi oyuncusunun iniesta gibi oynayamadığını görünce çok küfür eden insan vardır.Algımızı bu kadar yükseğe çıkarınca bu ülkede gayet iyi oynayan birçok isim göze kötü gelmeye başlar.Beğenilmez.Demem o ki futbolun tek bir doğrusuna kilitlenmemek lazım.Her takım sahip olduğu potansiyeli en iyi şekilde işleyebilmeli.Porto başka bir doğruyla başarıya giderken,Dortmund başka bir doğruyla başarıya gidiyor.Biz ise yanlışlarla bezenmiş futbolumuzda hep bir yere gittiğimizi zannediyorsunuz ama aslında hiçbir yere gidemiyoruz.Çünkü biz gözümüzü barcelona gibi olmaya,real madrid gibi olmaya dikmişiz.İşte bütün yanlışlar bu algı hatasıyla başlıyor.

Bu arada çok dikkatle takip ettiğim,almanya konusunda bilgilerine ve görüşlerine çok güvendiğim Orhan Uluca'nın  borges bloğundaki Uli Hönees röportajını okumanınızı tavsiye ederim.Futbol üzerine çok zihin açıcı bir röportaj olmuş.

Hiç yorum yok: